Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
Azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre bir şarkı tutturmuş Bâbil'den kalan
Zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır
Bir Hârût'la Mârût,(*) bir de ben dinliyorum.
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi
saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorım.
Kim bilir kaç ışık yılı uzakta
Öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir
İmanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
Ve Taksim gazinolarında trahomlu şairler
Mısra arıyorlar masaların altında
Kanını içiyorlar bilmeden "Cennet atları"nın
Ben yurdumun en sert tütününden
bir sigara sarıyorum
Dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
Ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde
Domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
Başlıyorlar koşmaya kılcal damarlarımda
Sıcak solukları yalarken alnımı
Toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda.
DİLAVER CEBECİ