...ruhun sonsuzluğunu, beden kafesinde kendini zindanda hissettiğini, ölümden sonra da bir yaşam olduğunu ve asıl yaşamın o olduğunu öyle uluorta değilse de çok özel öğrencilerinden biri gibi Simonides'in de kulağına fısıldıyordu.
Ve elbette her isim hançeresinden, nefesinden tam olarak çıksa da kâğıtta Hanımefendi Sabina bir rumuz olarak kalıyordu hâlâ, yazıcı köle Simonides de öyle. Bugün de öyle yarın da öyle.
Erguvan rengi nadir güller arasında Hanımefendi Sabina havuzun kenarına oturup bir elini suya sarkıtınca yazıcı kölenin kalbinde ne arzuya ne de tutkuya yer kalır, Simonides bir ruhtan ibaret kalır.
Aynı anda hem gülümsemek hem ağlamak, aynı anda bunun böyle olamayacağını bilmek ama tam da öyle olduğunu ve sadece ona olduğunu zannetmek. Bunu hissetti yazıcı köle Simonides.