Başka pek çok şehirde olduğu gibi İstanbul'da da paranın hiç mi hiç değeri kalmamıştı artık. Benim Doğu'ya
gittiğim yıllarda bir akçeye dört yüz dirhemlik kocaman bir ekmek çıkaran fırınlar şimdi aynı paraya bunun
yarısı ve üstelik tadı tuzu insanın çocukluğunu hiç mi hiç hatırlatmayan bir ekmek veriyorlardı. Rahmetli annem
on iki yumurta için üç akçe saymak gerektiğini görseydi tavuklar şımarıp kafamıza sıçmadan başka bir diyara
kaçalım, derdi,
tehdit edilenlerin yazgısı, kendileriyle sınırlıydı. Onlar, içinden çıkılması olanaksız bir konuma sürüklemişlerdi kendilerini. Felaketlerini hak eden insanlardan biri olmak için en
olağandışı acılara katlanmışlardı.