Sinem Şavuklu

Franz, size adınız dışında nasıl hitap edebilirim bilmiyorum... Bu ad bana öyle çok şey veriyor ki; acı, mutluluk, elem, keder, sevinç, öfke, sınırlarını tahmin bile edemeyeceğiniz endişe... Endişe diyorum, bu sebepsiz değil; çoğu zaman sizi kuşatan tüm korkuların karşısına dikilip öfkeyle haykırmak geliyor içimden... Güçsüzüm, çekincelerim var ve herşeyden kötüsü beni tutan bir halka sıkıyor boğazımı... Tutunmaya çalışırken düşmek gibi bir şey ama ellerimi elleriniz yaparım sırf siz kalın diye... Daima sizin... Milena...
Reklam
Ya Ayşegül. Ben seni koklamak... Mümkünse koklaya koklaya bitirmek istiyorum. Bir insan bu kadar güzel kokmamalı. Haksızlık, yemin ediyorum. Çiçek olsam utancımdan solarım ya... POYRAZ
Oohhh işte bu bee. Belgrad Ormanı'nda 47 kilometre koşsan ciğerlerin böyle olmaz Ayşegül. Senin kokun yemin ediyorum, her türlü kalp hastalığına birebir. Her sabah iki doz çeksem hiç yaşlanmam. POYRAZ

Reader Follow Recommendations

See All
İnsan kulağı iki şeyi duyamaz Bahri Umman. Çok yüksek sesleri. Mesela dünyanın dönerken çıkardığı korkunç gürültüyü. Bir de çok düşük sesleri. Mesela bir karıncanın ayak sesleri. Göz de öyledir. Bir mikrobu göremezsin, çok küçüktür. Ya da kainatı göremezsin, çok büyüktür. Sen beni neden göremedin peki? ADİL TOPAL
Mecnun bir gün Leyla'ya gidiyormuş. Bir deveye binmiş. Biraz ilerlemişler, sonra deve başlamış ayak diretmeye... Dönmüş geri. Mecnun sormuş. "Hayırdır? Neden dönüyorsun?" Burada evladım var" demiş deve. "Onu bırakamam." Mecnun inmiş deveden. Demiş ki; " Bende bu Leyla aşkı. Sen de bu evlat sevgisi... Bizden yoldaş olmaz... Kusura bakma." BAHRİ
Reklam
Reklam