Halbuki Rıfat’ın mevsimler ile ilgilenmesi gerek, onların yağmurunu güneşini ihmal etmemesi gerek. Sağlığına dikkat etmesi gerek Rıfat’ın, göbeğini eritmesi gerek. Nick Cave geldiğinde kırmasın diye kapıyı hep açık tutması gerek ya da en doğrusu bazı şarkıların kapıları pencereleri kırdığını ikna edici bir kesinlik ile bütün dünyaya anlatması gerek. Isının ve sıcaklığın ne olduğunu bilmeyen, ikisini birbiriyle karıştıran çevirmenlere, yazarlara mektuplar yazması gerek. Yannis Ritsos'un kitabını yeniden basmaları için yayınevlerine ısrar etmesi gerek. Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan’ı dünyası küçük kadınlardan uzak tutması, buna epey bir zaman ayırması gerek. Charlie Chaplin gibi dans etmeyi öğrenmesi gerek. Okuyucularını duygulandırmak dışında edebi bir amacı olmayan ve ikide bir veciz sözler yumurtlayan günümüz müelliflerini sürekli uyarması gerek. Zamanın geçisine üzülmesi gerek. Sevgilisiyle balkonda bira içip aşk, yaşlılık, Roy Andersson’un filmleri ve Ahmet Hamdi Tanpınar üzerine konuşması gerek. Oysa Tanpınar diyor ki: “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.”