MASAL Üzülüyordu bir Hükümdar adadığı için kendini yalnızca sıradan cömertliklerin güzelliğine. Olağanüstü devrimler öngörüyordu aşk konusunda, ama kuşku duyuyordu kadınlarının Tanrı'nın ve zenginliğin süslediği o kölece gönül okşayıcılıklarını aşacaklarından. Görmek istiyordu gerçeği, mutlak cinsel istek ve mutlak doyum ânını. İşte buydu isteği, ister sapma olsun, ister olmasın, dindarlıktan. Yeterince dünyasal güç vardı elinde, en azından. İdam edildi bildiği bütün kadınlar: Nasıl bir talan bu güzelliğin bahçesinde! Onu kutsadı hepsi satırın altında. O da yeni kadınlar istemedi hiç. Yeniden ortaya çıktı kadınlar. Avdan ya da şarap şölenlerinden sonra herkesi öldürdü yanında bulunan. Peşinden geliyordu onlar da. Eğlendi değerli hayvanları boğazlayarak. Ateşe verdi sarayları. Üzerlerine saldırıp parça parça ediyordu insanları. Gene de eksilmiyordu kalabalık, yaldızlı çatılar, değerli hayvanlar. Kıyımla kendinden geçerek, kan dökerek gençleşebilir mi insan? Sızlanmadı halk. Kimse de destek olmadı görüşleriyle. Dörtnala sürüyordu atını gururla bir akşam. Bir Cin göründü, öylesine yakışıklı ki ne dille anlatılır, ne akıl alır. Değişik ve karmaşık bir aşk! Sözle anlatılmaz, dahası dayanılmaz bir mutluluk! muştusu vardı Cin'in yüzünde ve davranışlarında. Hükümdar ve Cin ola ki tam sağlık içinde yok olup gittiler. Nasıl ölmeseydiler? Birlikte öldüler uzun sözün kısası. Ama sarayında öldü Hükümdar, vadesi gelince, doğal ölümle. Hükümdar, Cin'di, Cin de Hükümdar. Bir seçkin müzik eksikliği var tutkumuzda.
Sayfa 131 - Kırmızı yayınKitabı okudu