Upuzun bir kitap upuzun bir yolculuğa çıkardı beni. 1.5-2 haftadır kitabı okuyorum. Nihayet bitirdim. Öncelikle şunu söyleyeyim; depresif insanlar okumadan önce bir daha düşünsün. Ben hiç depresif biri olmadığım halde kitabı okurken o acıyı kalbimde hissettim ve o günlerde içimde hep bir sıkıntıyla dolaştım. Hala da etkisini üstümden atabilmiş değilim. Depresyona sokma olasılığı baya yüksek yani. Ama değer mi? Değer. Kitap sizi hayatın bütün acı gerçekleriyle yüzleştiriyor zannımca. Ölüm, yalnızlık, çaresizlik, evlilik, aşk, nefret... ama bence en önemlisi ve en acısı; hayata hiçbir yerinden tutunamamak. Hiç kimse için bir şey ifade etmemek, kimsenin kalbine değememiş olmak. Öylece gelip geçmek ve unutulmak... Kitabı okurken Selim'e ayrı, Turgut'a ayrı acıyorsunuz ve bunu yaptığınız için de kendinize kızıyorsunuz. Çünkü tutunamayanlar kendilerine acınmasını asla istemezlerdi. Acımak da değil belki de korku. Tutunamayanlara dönüşmenin korkusu. Onlardan biri olma ihtimalinin korkusu. Selim bile kaçmadı mı onlardan? O dahi korkmadı mı bir tutunamayan olmaktan? Ama tutunamayanlardan kaçamazsınız. Çünkü onların her parçasını içimizde taşıyoruz. Herbirinde kendimizden bir şeyler buluyoruz. Onlar kadar sıradanız, onlar kadar hor görülmüş. Onlar her yerde. Belki her sokağın başını bir tutunamayan tutmuş. Belki evinizde sizinle birlikte çorba içiyor. Ama farkına varamazsınız onların. Onlar saklanmaz, siz göremezsiniz sadece. Ya da görmeniz için intihar etmeleri gerekir. Sonra da Turgut gibi çırpınır durur, bir bataklığa saplanmış olduğunuzu gördüğünüzde kendinizi bırakırsınız. Tebrikler, artık bir tutunamayansınız!