Ne demişti Didem madak ? “...Ah benim Nergis kokulu cehaletim” 🌿 Şöyle ağız dolusu konuşmam gereken meseleler var ama Ağız dolusu susmak gerekti bize. Dizlerimi karnıma çekerek yazıyorum bunları Vera. Acıları sağlam bir halatla çekiyorum kendime doğru ... İnsan dizleri karnındayken daha mecalsız ve acizmiş bu hale öyle hissettiğinde giriyormuş onu anladım. Korkularım artıyor Vera. Korku kumbarama yeni bir korku atılıyor her gün, üşenmez mi insan yahu? -üşenmiyorlar  Her yeni insan yeni bir korku bırakıyor içeri.Son yıllarda hayatıma yeni insan almıyorum Vera. Gidişin bu yüzden üzüyor. Her yeni insan yeni kaybetme korkusu oluştuyor Zihni’mde Bunun acısı Demir mazgalların üzerine çiçek kurutmaya benziyor. En sevdiğim beyaz elbisemin kopan düğmesini siyah iple dikmek kadar acı. İnsan Dünyaya içinde dev bir boşlukla geliyor . O boşluğu nasıl dolduracağını sen seçiyorsun  Kim doldurabilir ki o boşluğu , sen istemezsen ? Bir kapının eşiğinde gibi hissediyorum hep Vera. Girsem suç gibi gidersem uzak ve ayaz. İkilemler içindeyim. Bir yanım Öbür yanıma düşman.  Başımı kaldırmaya gücüm yok şu sıralar. Başım aşağıdayken de en güzel kitap okunuyor ha bir de kedi seviliyor. Sözlerimi Didem Madak ile Açtım madem onla kapatayım “... Tehlikeli sayılmam artık. Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum."
Yemek vakti neredeyse gelmişti, Harry ise şafaktan beri sadece birazcık melas şekerlemesi atmıştı ağzına. Yemek yemek için okula gitmek istiyordu. Hagrid'le vedalaşıp yukarı, şatoya doğru yürüdüler. Ron arada bir hıçkırıyordu, ama sadece iki pek de küçük sümüklüböcek çıkarttı
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Michael'ın karşılaştığı sürprizlerden biri de buydu. Sicilya'nın dillere destan yoksulluğundan ötürü karşısına çırılçıplak bir ülke çıkacağını sanmıştı. Oysa liman ağaçlarının tomurcukları kadar güzel baş döndürücü kokulu çiçeklerle bir halı gibi bezenmiş kırlar, yemyeşil tarlalarla karşılaşmıştı. Görüntü o kadar güzeldi ki insanların gönüllerinin buradan ayrılmaya nasıl razı olduğunu anlayamıyordu.
Sayfa 349Kitabı okudu
Kepler gibi, Isaac Newton'ın da yaşadığı dönemin batil inançlarına karşı bağışıklığı yoktu. Mistik düşüncelerden etkilendiği olurdu. Nitekim, Newton'ın zihinsel gelişiminin büyük ölçüde akılcılıkla mistisizm arasınsaki çatışmadan kaynaklandığı söylenebilir. 1663 yılında yirmi yaşındayken gittiği Stourbridge Fuarı'nda bir astroloji kitabı satın almış, "içinde acaba ne var diye merak ettiği için" aldığını söylemişti. Kitaptaki bir şekille karşılaşıncaya dek okudu. Şekle gelince bundan bir şey anlamadı, çünkü bu trigonometriyle ilgiliydi. Trigonometri öğrenmek amacıyla aldığı ki tapta da bu kez geometriyle ilgili tartışmaları anlayamadı.
Sayfa 91
bir adam, سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ ayetini okudu. Dedi: “Bunun harika telâkki edilen belâgatını göremiyorum.” Ona denildi: “Sen dahi bu seyyah gibi o zamana git, orada dinle.” O da, kendini Kurandan evvel orada tahayyül ederken gördü ki, mevcudat-ı âlem perişan, karanlıklı, camid ve şuursuz ve vazifesiz olarak, hâlî, hadsiz, hudutsuz bir fezada, kararsız, fani bir dünyada bulunuyorlar. Birden, Kuranın lisanından bu ayeti dinlerken gördü: Bu ayet, kâinat üstünde, dünyanın yüzünde öyle bir perde açtı ve ışıklandırdı ki, bu ezelî nutuk ve sermedî ferman, asırlar sıralarında dizilen zîşuurlara ders verip gösteriyor ki; bu kâinat, bir câmi-i kebir hükmünde başta semavat ve arz olarak umum mahlukatı hayatdarane zikir ve tesbihte ve vazife başında cûş u huruşla mesudane ve memnunane bir vaziyette bulunuyor, diye müşahede etti. Ve bu ayetin derece-i belâgatını zevk ederek, sair ayetleri buna kıyasla, Kuranın zemzeme-i belâgatı arzın nısfını ve nev-i beşerin humsunu istilâ ederek, haşmet-i saltanatı kemal-i ihtiramla on dört asır bilâfasıla idame ettiğinin binler hikmetlerinden bir hikmetini anladı.
Hatta ilk anaokulu açıldığı zaman hayretlere düşmüş, " Ulan hangi gariban, adı anaokulu olan yere gider, yazık bu çocuklara," diye de üzülmüş bir nesildir bizim nesil. Kimsenin ailesi çıkıntılık yapıp okuma yazma falan da öğretmiyordu okula başlamamış çocuk­lara o sıralar. Hepimiz pirüpaktık. Bembeyaz A4 kağıtlarıydık. Sürpriz yumurtaydık, kimin içinden ne çıkacağı belli değildi.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 361 ile 370 arasındakiler gösteriliyor.