Yine bir mayıs ayıydı, Haziran'da Ölmek Zor'du ama yine de çocuklarımız vardı ölüm kusan ejderhaların önünde. Çocuklarımız meydanlarda idi. Avuçlarında ateş, yüreklerinde güneş, gözlerinde umut yüklü idi. Uzak köylerde mutluluk çoğaltmak için orman orman çoğalıyorlardı bu şehrin orta yerinde. Adını 'mavi bir gökyüzü'nden alıp dökülüverdiler sis bulutları arasında, gözyaşları içinde aydınlık yarınlara. #28May2013
Senden gelecek mesafeye yorgunum.
Artık bir hafif esintiye bile mağlubum.
Gözlerine bakınca kışı gördü ruhum.
Sözlerini de soğuk bürümüş olmalı.
Kulaklarım üşüdü ve büzüldü mutluluğum.
Sana giden yollar da karla kaplandı.
Sana ulaşmak için vardı bir umudum.
Fakat bu hava şartlarına o da dayanamadı.
Şimdi seni görmek bile zor durum.
Gözlerimin önünü sis bulutları kapattı.
Ben baharlı hayaller kurarken,
Zaten bir burukluk hissediyordum.
Sanki güneş ışığını kesiyordu ve
Gönlümü ısıtmıyordu hiçbir kelimen.
Kalın kıyafetlerden sıyrılmak tereddütüm.
Bana "üşütürsün sıkı giyin" dedin de,
Cümlendeki anlamın üzerini niye örttün ?
Oysa tabii, son sözünden belliydi işte.
Şimdi anlıyorum bu kış sensizim.
Ben ancak sen olmazsan üşüyebilirim.
Sen zaten bunu çok iyi bilirsin.
Son kez beni düşündüğün için teşekkür ederim.
Ve ilk defa bana karşı düşüncesizsin.
Beni sensiz ebedi bir kışa nasıl bırakabilirsin ?
☆ ~ GECE ~☆
Dairesel bir zaman içinde dairesel bir olay örgüsü...
Dönüşüm değil, olma hali, anlık mı ömürlük mü ya da dıştan içe bir temaşa hali mi... İbrahim kitap içinde, kitap yazar elinde, yazar kendi içinde, kalem kuvvetli. İbrahim hem çok hem yok. İbrahim bu kapıda. İbrahim kayıp diyarlarda, İbrahim arayışta, İbrahim nerede ? 304 sayfalık bir hazineden,
Yalpalıyorum Allah’ım
Sis bulutları inmiş gibi zihnime
Eğrisini doğrusunu hesaplayamadığım ne varsa
Gelip zincire vuruyor düşlerimi
Düşene tekme tokat dalan bu dünyada
Bir bebeğin ilk adımları kadar tedirgin kalbim..
Keşke düşsem diyorum.
Düşsem toparlanırım
Düşsem yerim belli olur hiç değilse
Yerimi yurdum bilir, öyle kalkarım ayağa.
Şayet
Küçük Alyoşa büyüdü ve insanların gerçekte ne tür canlılar olduğunu istemeden de olsa anlayacağı bir serüvene atıldı. Otobiyografi serisinin ilk kitabı olan
Çocukluğum' da dedesi tarafından, kitabın sonunda söylenen " Var git insanların arasına karış..." sözleri ile, Maksim bu hayat denen pisliğin ve sis bulutları içindeki kederli
~Yalpalıyorum Allah’ım,
sis bulutları inmiş gibi zihnime.
Eğrisini doğrusunu hesaplayamadığım ne varsa,
gelip zincire vuruyor düşlerimi.
Düşene tekme tokat dalan bu dünyada,
bir bebeğin ilk adımları kadar tedirgin kalbim..
Keşke düşsem diyorum.
Düşsem toparlanırım,
Düşsem yerim belli olur hiç değilse.
Yerimi yurdum bilir, öyle kalkarım
Bugün üzerimize önümüzü görmeyi zorlaştıran sis bulutları gibi çökmüş olan batıl fikirler, kendi dinimizi, kendi Müslümanlık hakikatlerimizi öğrenemeyecek hâle getirmiştir bizleri.
Yalpalıyorum Allah’ım
Sis bulutları inmiş gibi zihnime
Eğrisini doğrusunu hesaplayamadığım ne varsa
Gelip zincire vuruyor düşlerimi
Düşene tekme tokat dalan bu dünyada
Bir bebeğin ilk adımları kadar tedirgin kalbim..
Keşke düşsem diyorum.
Düşsem toparlanırım
Düşsem yerim belli olur hiç değilse
Yerimi yurdum bilir, öyle kalkarım ayağa.
Şayet
Sis bulutları arasında ömrümü avuçlarının içine sığdırdığım bir el
Elin içinde devam eden bir ömür
Ömrün içinde saklı sen
Önce alev aldın sonra kül olup Nil’e döküldün
Şahit olsun piramitler
Şahit olsun firavunlar
Tarihin en ücra köşesine mumyalıyorum sevdamı…