Bolca karamsarlık, bolca çözümsüz ve bomboş bir evren, bolca intihar...
Yazarımızın klasik tarzıdır, şaşırmadık.
Anlam vermekte zorlandığım, kasvetli ve umutsuz insanları konu edinen, varoloşu haddinden fazla sorgulayan öykülerini inadına okumakta olan ben bu kitaptan sonra Albert Camus' u tanıma yolunda büyükçe bir adım daha atmış olduğumu düşünüyorum.
Eserde yazarın evrene karşı, insana karşı ve yaşayışa karşı olan umutsuzluğunu çok net fark edebiliyorsunuz.
Bu umutsuzluğa dair de kimi yazarlardan örnekler verilmiş eserde: Dostoyevski, Kafka gibi..
Bu yazarların kimi eserlerindeki umutsuz karakterler ele alınarak bazı çıkarımlarda bulunulmuş ayrıca.
Bir sonuca varılmış mı deseniz, zannetmiyorum.
Hâlâ umutsuzca başkaldırının insanı tahrik eden kısımlarından kopamamış sevgili yazarımız.
Ha, ayrıca esere Sisifos Söylemi denilmesi de oldukça manidar..
Kitabın tam olarak diyelim, sondan ikinci bölümündeki başlıkta bu manidarlığı anlayacaksınızdır.
Sisifos kimmiş, neyin nesiymiş, Sisifos ile Camus arasında ne tür ince bir bağlantı varmış... gibi...
Şu uyarıyı eklemeden duramam:
Tüm Camus kitapları gibi intihara meylettirir orası ayrı mesele ancak bu eserde intiharın çok fazla meşru sebepleri vardır.
Ateşle yaklaşmayınız, ancak okuyunuz :)