Kendi iradesi dışında kendini dünyada bulan insan, akıl ve irade gibi diğer canlılarda bulunmayan bazı hususiyetlerle donatıldığından, başta hayatı ve ölümü olmak üzere varlığın manasını keşfetmek ister(...) İşte din, felsefe, sanat ve bilim aslında insanın varlığın sırrını keşfe dair arayışının güzergahıdır. Öte yandan bilim ve düşüncenin tarihi, insanın sırf kendi bilgi sınırları çerçevesinde rasyonel ve nesnel olarak varlığın sırrını keşiften aciz olduğunu göstermektedir. İnsanın bu konudaki acziyeti, zorunlu olarak onu tabiatüstü aleme, vahiy gibi akıl üstü bilgi kaynaklarına, neticede inanca mecbur kılmıştır. Sonuç itibariyle insanın hakikat arayışında biri vahyi merkeze alan dini, diğeri ise akıl ve tecrübeyi merkeze alan felsefi yol olmak üzere iki metottan bahsedilebilir. İnsanın bu varoluşsal arayışında tecrübe ve akla ilaveten bilgi kaynağı olarak vahyi merkeze almasıyla dini metodu temsil eden kelam ilmi müstesna bir konumda bulunmaktadır.
(Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.27)