Duyular (Havâss-ı Selime)
Duyum zihni değişken ile fiziki değişkene bağlı bir ilişkiyi ifade ettiği için yanılabilmekte, algı yanılması ortaya çıkabilmektedir. Bu sebeple doğru bilgiye ulaştırması için duyu organlarının ve beyindeki duyu merkezlerinin sağlıklı çalışması şarttır. Ayrıca duyular akla veri sağlama konumunda oldukları için duygularla elde edilen veriler bilgi için önce akıl süzgecinden geçirilmelidir. Sıhhatli duygularla elde edilmiş ve akıl süzgecinden geçirilmiş önermeler ise bir hakikati ifade eder. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.37)
Reklam
KISTÂSU'L-EFKÂR - pdf indirme linki
ekitap.yek.gov.tr/urun/kistasu-l-... Müellif : Şemsüddîn es-Semerkandî Yayına Hazırlayan : Necmettin Pehlivan Özgün Dili : Arapça Yazma Nüshası : Atıf Efendi Yazma Eser Ktp., No. 1673, 1674 Felsefe, kelâm, astronomi ve geometri alanlarında önemli eserler vermiş olan Şemsüddîn Muhammed b. Eşref es-Semerkandî (ö. 722/1322), mantık alanındaki üstün başarısını Kıstâsu’l-Efkâr fî Tahkîki’l-Esrâr adlı eserinde ortaya koymuştur. Sistematik bir bütünlüğe sahip olan eser, geleneksel tasavvurât (kavramlar) ve tasdîkât (önermeler) ayırımına dayalı genel mantık konularını içerecek biçimde yazılmasının yanı sıra bizzat müellifi tarafından sistemleştirilen ve bütünüyle İslâm düşüncesinin en özgün ürünlerinden biri olan “âdâbu’l-bahs ve’l-münâzara” adlı bir tartışma bölümünü de içermektedir. Eser bu bölümü ile klasik gelenekteki ilk ve tek örnektir. Eserinde Fârâbî, İbn Sînâ, Fahreddin er-Râzî, Nasîrüddin et- Tûsî, Efdaluddin el-Hûneci, Zeynuddin el-Keşşî, Esîrüddin el-Ebherî, Gazzâlî, ve Ebu’l-Berekât el-Bağdâdî gibi otoritelere başvuran Semerkandî, gerek mütekaddimûn gerekse müteahhirûnun çeşitli kavramsal yaklaşımları karşısında eleştirel bir tutum almaktan çekinmemiştir. Kıstâsu’ l-Efkâr fî Tahkîki’ l-Esrâr’ın yayına hazırlanmasında Atıf Efendi Yazma Eser Kütüphanesi 1673, 1674 ve Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Ayasofya Koleksiyonu 2656 numarada kayıtlı yazma nüshalar esas alınmıştır.
Kendi iradesi dışında kendini dünyada bulan insan, akıl ve irade gibi diğer canlılarda bulunmayan bazı hususiyetlerle donatıldığından, başta hayatı ve ölümü olmak üzere varlığın manasını keşfetmek ister(...) İşte din, felsefe, sanat ve bilim aslında insanın varlığın sırrını keşfe dair arayışının güzergahıdır. Öte yandan bilim ve düşüncenin tarihi, insanın sırf kendi bilgi sınırları çerçevesinde rasyonel ve nesnel olarak varlığın sırrını keşiften aciz olduğunu göstermektedir. İnsanın bu konudaki acziyeti, zorunlu olarak onu tabiatüstü aleme, vahiy gibi akıl üstü bilgi kaynaklarına, neticede inanca mecbur kılmıştır. Sonuç itibariyle insanın hakikat arayışında biri vahyi merkeze alan dini, diğeri ise akıl ve tecrübeyi merkeze alan felsefi yol olmak üzere iki metottan bahsedilebilir. İnsanın bu varoluşsal arayışında tecrübe ve akla ilaveten bilgi kaynağı olarak vahyi merkeze almasıyla dini metodu temsil eden kelam ilmi müstesna bir konumda bulunmaktadır. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.27)
... Kelam ilmi vahyi ve nebevî bilgi ve örnekliği ölçü kabul etmesiyle felsefeden, varlığın tecrübeyi aşan boyutunu ele almasıyla da bilimden farklılaşır. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s.25)
Kelam Tanımı
Kelam kesin deliller kullanmak ve ortaya atılan şüpheleri çürütmek suretiyle dini inançları ispata kuvvet kazandıran bir ilimdir. (Sistematik Kelam, Lisans Yayıncılık, s. 16)
Reklam
177 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.