Nec si materiam nostram collegerit aetas Post obitum, rursumque redegerit, ut sita nunc est. Atque iterum nobis fuerint data lumina vitae, Pertineat quidquam tamen ad nos id quoque factum Interrupta semel cum sit repertentia nostra Biz öldükten sonra zaman bütün maddemizi yeniden toplasa; ona bugünkü düzeninin geri verse, yeniden hayat ışığına çağırılsak, bütün bunların bizimle hiç alakası olmazdı, çünkü bellek ipliği bir kez kopmuş olurdu.
Sayfa 53 - İş kültür yayınlarıKitabı okudu
Elâ gözlüm sana meftun olalı Benim çektiğimi bir Mevlâ bilir Ya niçin açılmaz gülün dehanı Gönül ne yaz bilir, ne şitâ bilir
Reklam
Bilirsin ki bu dünyada büyük söylentiler büyük insanları bile yaralar; nitekim Rama da bir iftira sonucu karısı Sita'yı terk etmek zorunda kalmadı mı?
Ela gözlüm sana meftun olalı, Benim çektiğimi bir Mevla bilir. Yaz niçin açılmaz gülün dihanı, Gönül ne yaz bilir,ne şita bilir...
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar Gibi kar Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar... Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu, Ey kebûterlerin neşideleri, O baharın bu işte ferdâsı Kapladı bir derin sükûta yeri
‘’Beş şey seni kandırmasın
Şems-i şita, cilve-i nisa, ülfet-i ümera, nasihat-i a'da, sükûnet-i derya," derler. Bu Osmanlıca tabirin günümüz Türkçesindeki karşılığı şöyledir: "Kışın güneşi, kadının gözyaşı, amirin iltifatı, düşmanın nasihati ve denizin sükûneti aldatıcıdır."
Reklam
179 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.