“Kırgın çiçekler ülkesinden papatya kokan ellerine... Bil ki! Sensiz gözümde tüm çiçekler kırık, boynu bükük ve harap Tarumar olmuş toprak Okuduğum tüm sayfalar mürekkepsiz birer sayfa Satırlar eksik, yarım ve hasta Sensiz düşen her kar tanesi geceden siyah ve yasta...” - Bir Sonbahar Şairi
Kırgın çiçekler ülkesinden papatya kokan ellerine… Bil ki! Sensiz gözümde tüm çiçekler kırık, boynu bükük ve harap Tarumar olmuş toprak Okuduğum tüm sayfalar mürekkepsiz birer sayfa Satırlar eksik, yarım ve hasta Sensiz düşen her kar tanesi geceden siyah ve yasta
Reklam
O kadar tanıdık ki...
Burada kar bir kere yağmaya başladı mı, nisana kadar bir daha kalkmazmış. Ne iyi şey, demek yaprakları bile siyah görünen bu karanlık ve can sıkıntısı memleketin asıl baharı kış aylarında başlıyor.
Kırgın çiçekler ülkesinden papatya kokan ellerine… Bil ki! Sensiz gözümde tüm çiçekler kırık, boynu bükük ve harap Tarumar olmuş toprak Okuduğum tüm sayfalar mürekkepsiz birer sayfa Satırlar eksik, yarım ve hasta Sensiz düşen her kar tanesi geceden siyah ve yasta…
Kimse görmek istemiyordu güzelliğin, zamanın siyah kadifesinde erimeye mahkum bir kar tanesi olduğunu.
Necip Fazıl, şairliğinin bahanesini şöyle anlatıyor: "Şairliğim on iki yaşımda başladı. Bahanesi tuhaftır. Annem hastahanedeydi. Ziyaretine gitmiştim. Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter... Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde... Haberi veren annem, bir ân gözlerimin içini tarayıp: 'Senin, dedi, şair olmanı ne kadar isterdim!' Annemin dileği bana, içimde besleyip de oniki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetimin ta kendisi... Gözlerim, hastahane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgâra karşı, içimden kararımı verdim: 'Şair olacağım! Ve oldum.'
Sayfa 37 - İz Yayıncılık 2002 BaskısıKitabı okuyor
Reklam
Kırgın çiçekler ülkesinden papatya kokan ellerine… Bil ki! Sensiz gözümde tüm çiçekler kırık, boynu bükük ve harap Tarumar olmuş toprak Okuduğum tüm sayfalar mürekkepsiz birer sayfa Satırlar eksik, yarım ve hasta Sensiz düşen her kar tanesi geceden siyah ve yasta…
Gölgelendirilmiş siyah bir kule etrafında dolaşılan sürekli, ne ki ayakları olanlar adımlarında konuşur onun etrafında, eriyen bir kar
Son cümlenin ağırlığı sadece kitabı okuyanlar anlyabilir
Rahim Han'ın aradığı gece karanlıkta yattım, gözlerim panjurların arasından sızan ayışığının duvarlara çizdiği koşut, gümüş çizgilere diktim. Bir ara, galiba şafaktan hemen önce, uyuya kaldım. Ve rüyamda Hasan'ı gördüm; karda koşuyor, yeşil çapan'ının ucu yere sürtünüyordu; siyah, kauçuk botlarının ezdiği kar çıtırdıyordu. Omzunun üstünden geriye bağırdı: Senin için, bin tane olsa yakalarım!
Sayfa 176Kitabı okudu
Dağlarına kar olurum yâr ..
Bilmem ki şimdi nerdesin; uçtum gözümden, âh Sensiz çekildi ufkuna bir perde-i siyâh, Matem bıraktı fikrine fânî muhabbetin!..
Sayfa 149 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Böyle zamanlarda kışı nasıl da özlerdi! - Beyaz siyah düzenin Titiz yalınlığında Buz ve taş, her duygu sınır dahilinde Ve yüreğin donmuş disiplini Kar tanesi gibi tam.
Güneş Küller Ormanı'nın üzerinde yükselirken, altın rengi ışınları Karanlıklar Şatosu'nun kulelerinden aşağı süzülüyordu. Perdenin sisi kalkmışı. Uğursuz gece yerini kuşların ötüşüne ve durmadan eriyen kar damlalarına bırakma. Işıh huzmeleri genç prense saldıran tazıların üzerine iner inmez, simsiyah dumar bulutlarına dönüşmüş ve sabah
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
Ne garip; kar yağmasaydı bunları düşünmeyecektim!
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.