ankarada deniz bizim ülkede o dediğin
İyi bir saha ve yeterli miktarda sermaye verildiğinde her eğitimli insan güvenli bir şekilde geçimini sağlayacak parayı kazanabilecek olmalıdır.
Bu anlamda bir Müslüman dünyası yok. Böyle bir dünya tarih ve coğrafya olarak objektif (normal) şartları ile bizatihi oluşsa da, bu asırda Müslüman insan tipi mevcut değil, oluşmamış. İslâm ortak pazarını kurarız dediğinizde gülünç olursunuz. Çünkü öyle bir ortak pazar yok. Şartları oluşmamış; şartları oluşmadığı gibi bugün aslında Müslüman denen
Reklam
Kolektif kurtuluş filan yok abi, biz diye bir şey yok, gemisini yürüten kaptan... Ötekiler kazansa ne değişecekti? Değişse kaç günlüğüne değişecekti? Politika dediğin kendi çıkarının peşinde koşanın maskesi... Hayvanlığımızı inkâr ettiğimiz için, hayvani isteklerimizi örtmek için icat etmek zorunda kaldığımız bir maske. İsterse azınlığın, ezilenin haklarını savunsun..." Hasan'ın itirazı netti: "Yok eşeğin siki!" Sonra, rakibini kıstırdığından emin bir satranç oyuncusu sükûnetiyle, "Niye siyaset okudun oğlum sen?" diye sordu, "İşletme filan okusaydın bu kadar bireyciysen." Alper umursamadı: "Valla abi ben hiç oynamıyorum, samimiyim... Ben müziğimi, basketimi, seksimi, bilgisayar oyunumu, çizgi romanımı, içkimi... Keyfimi ya keyfimi kovalarım. Bir kere geldim şu dünyaya, kimseye zarar vermeden, elimden geliyorsa yardımı da esirgemeden kendi hazzımı maksimize etmekten başka derdim yok. Benim kurtuluşum sevmediklerimden uzakta dev ekranda yurosıport izlemek... 'Halkım için,' diyen herkesten de kaçarım... Kimsenin bir şeyi değilim ben, kimse de benim bir şeyim değil. Keyfederek yaşarım, ölürüm biter gider..."
Sayfa 18 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
"Siyaset, siyasetti. Ama siyaset dediğin belli olmazdı ki..."
Sayfa 386Kitabı okudu
Hırsızlığı, yalancılığı, dolandırıcılığı, rüşvet ve suç çetesi oluşturmayı ahlaksızlık saymayan, ahlak dediğin şeyi sadece iki bacak arasından ibaret sanan ve sandıran yaşam formlarından da bu beklenir zaten.
Türk devrimi veya İnkılabı daha detaylı analizi gerektiriyor. Örneğin "Kemalizm", "Leninizm" gibi bir siyasi teori olarak neden ortaya konamamıştır? Mesela Kemalizm, tam bağımsızlıkçı, ve kendine yetebilen bir milli ekonomi temelini içeren bir siyaset teoridir gibi. Atatürk ortaya bir ideolojik olarak dinamizmi yok etmek istemedi. Haliyle kemalizme bir ideoloji diyemeyiz. Kemalizm bir hayat görüşüdür ve doğası gereği çağdaş kalmak zorundadır. Yani temelleri vardır fakat tabuları, dogmaları, kalıpları yoktur. Hedefi vardır. Bu hedef de ciddi bir vizyon gerektiriyor. Muhasır medeniyet seviyesinin de üzerine çıkmak gibi. Atatürk'ün görüşüne göre medeniyet de öyle duran bir kavram değil. İlerliyor, geriliyor, dağılıyor, değişiyor. Haliyle Atatürk'e göre o seviyeye yetişmek ve sonra da onu geç gerekiyor. Bu olunca millet ileri olacak, mutlu olacak, ferah olacak. Yani bu dinamizmin ana amacı, millete bir konsol alanı sağlamak. Bu nedenle be gerekiyorsa onu yapmak istiyor. Atatürk'ün ilkeleri arasında "inkılapçılık" vardır. Bu ilke nedense pek önemsenmez ama bana göre Atatürk'ü anlamak için bu ilkeyi anlamak gerekiyor. Bu ilke, Kemalizmin güncel kalmasının aparatıdır. Yani medeniyet dediğin değişir, gelişir. Haliyle inkılap yapmak gerekiyor. Kemalizmde bunun peşinde. Güncel deyimle bir tür "updater" diyebiliriz. Dolayısıyla Kemalizime bir ideoloji dedikten sonra, o ideoloji sürekli değiştirmek mümkün olamaz.
Sayfa 28 - Okulların Atatürk İçin Merak Ettikleri-I/Con SınovKitabı okudu
Reklam
Cumhuriyet dediğin, korkak babalar tarafından kaybedilir, yürekli evlatları tarafından geri alınır. Mustafa Kemal, ilelebet payidardır.
Sayfa 10 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
"Çalış Evladım..."
Sen niye bu kadar tembelsin evladım? Bu 1 Mayıs'ın 1917 Sovyet İhtilali ile hiçbir ilgisi yoktur evladım. 1 Mayıs, Amerika'nın Chicago kentinde işçilerin çalışma saatlerini sekiz saate düşürmek için yaptıkları genel grevin tarihidir evladım. Bu olay 1886'da oldu evladım. İşçilerin üzerine ateş açıldı, çok işçi öldü evladım. Daha
Siyaset dediğin ballı börek Yaz geliyor Avrupa'ya gitmem gerek Sonra refikam cariyenizin de gözü açıldı Kuaför, manikürcü Poker partileri, beş çayı Hepsini öğrendi mubarek
Bir politikacı konuşuyor
Siyaset dediğin ballı börek Yaz geliyor Avrupa'ya gitmem gerek Sonra refikam cariyenizin de gözü açıldı Kuaför, manikürcü Poker partileri, beş çayı Hepsini öğrendi mubarek Ulan bunca masraf senin neyine Bu millete yazık değil mi Sen bana ne bakıyorsun Benim yaptıklarım millet menfaatine Yaşasın da derim kahrolsun da derim Bulgur pilavı da yerim havyar da yerim Neden Hep vatan için millet için Sözlerimi "Yaşasın Demokrasi" diye tamamlarım Ha, şunu da yazın şair bey Aziz seçmenlerimi saygıyla selamlarım
Reklam
Bacak kadar çocuklarda bu ne siyasetidir kardeşim! Okusun hepsi okuyabildiği kadar. Her yere de girmez ki siyaset dediğin. Kapıcısı da işin içinde, öğrencisi de. Yanmıyor mu şimdi o üç fidanın analarının ciğeri? Yazık olmadı mı o dağ gibi çocuklara? Okusunlar diye yolladık okula. Darağacına evlat mı yetiştirilir, sen söyle? Ah kader... Ben ne dersem diyeyim, o hep bildiğini okuyor.
KCK soruşturmasını yürüten Savcı Sadrettin Sarıkaya, resmi yazı gönderdi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’i ifadeye çağırdı. Neden? Çünkü BDP Diyarbakır İl Başkanlığı’na polis baskını yapılmıştı, aramalar sırasında “mutabakat taslağı” bulunmuştu. Oslo’da PKK’yla masaya oturulup, varılan mutabakattı… MİT’çiler “devlete ve anayasal düzene karşı anlaşma yapmak” suçuyla ifadeye çağırılmıştı. Hemen birkaç saat sonra… İstanbul Emniyeti’nde KCK operasyonlarını yürüten “terörle mücadele müdürü”yle “istihbarat müdürü” görevden alındı. Adeta bilek güreşi yapılıyordu. MİT’çiler ifade vermeye gitmeyince, yakalama kararı çıktı. Yakalama kararı çıkınca, jet hızıyla tek maddelik kanun çıkarıldı. MİT mensuplarına ve Başbakan’ın özel temsilcilerine dokunulmazlık zırhı getirildi. Tayyip Erdoğan “kozmik odası”nı yargıdan kaçırıyordu. Cumhurbaşkanı aynı gün içinde jet hızıyla onayladı. Hukuk dediğin işte böyle olurdu! Hakan Fidan ak’landı, savcıların elinden kurtarıldı. Ertesi gün, Savcı Sadrettin Sarıkaya görevden alındı.
Milletvekillerimizden oluşan TBMM futbol takımı, Engelliler Haftası’nda moral vermek için, görme engellilerle maç yaptı. Sadece yüzde 20 oranında görebilen, ayaklarındaki topu bile hayal meyal seçebilen engellileri, adeta eze eze 7-3 yendiler. Moral dediğin böyle verilirdi! Aynı milletvekillerimiz geçen sene de, kimsesiz çocukları perişan edercesine yenmeyi başarmış, ağlayan çocuklar zor susturulmuştu.
362 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.