Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Emek kritik bir kelime çünkü her şeye emek istiyor bahçe yemek istiyor biri sevmek istiyor bir ilişki emek istiyor emek olmadığı zaman ne kadar güçlü ne kadar güzel ne kadar tatlı da olsa bir şeyler zaman içerisinde zayıflıyor çirkinleşiyor acılaşıyor dolayısıyla emek şart her zaman insanın içinde taşıdığı kabiliyetler ve yetenekler de emek
Puta Tapınma
Tarihte duyumculuk, materyalizm ve animiz her zaman iç içe var olmuşlardır. Duyumculuk ve materyalizmi kabul eden toplumların dini yönelişleri puta tapınmada ifadesini bulur. Çünkü duyumcu bakış açısına sahip kimseler, gözlerinin görmediği bir tanrıya iman etmekte oldukça zorlanırlar. Dikkatleri ni çeken somut bir sembol ararlar. Fitri duygularını tatmin etmek için çabucak putlar yaparlar ve yaşamlarının diğer kesitlerinde olduğu gibi onlara ruhani anlamlar yüklerler. Hz. İbrahim işte bu tür bir toplum içinde yetişmişti. Toplumda putperestlik, -materyalist hayatın diğer alanlarında olduğu gibi- en yüksek zirvesine ulaşmıştı. Yüce Allah onlardan şu şekilde söz etmektedir: Onlara bir de İbrahim'in hikayelerini anlat. Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti de onlar: "Putlara tapıyoruz; saygıyla onların huzurunda duruyoruz" dediklerinde, şöyle demişti: "Dua ettiğinizde işitmiyorlar değil mi? Size fay daları da dokunmuyor, kötülük de edemiyorlar." "Evet ama atalarımızın böyle yaptıklarını gördük". dediler. İbrahim: "Şimdi anladınız mı neye tapıyormuşsunuz? Siz de eski atalarınız da; onlar bana düşman ama alemlerin Rabbi değil; beni yaratmıştı, şimdi de O yol gösteriyor; beni O yediriyor, içiriyor; hastalandığımda yine O iyileştiriyor; beni öldürecek olsa da, sonradan diriltecek; hesapların görüleceği gün hatalarımı bağışlayacağını umuyorum.
Sayfa 52 - MahyaKitabı okudu
Reklam
363 syf.
·
Puan vermedi
Bakın, melez olmayı ben istemedim. Siz de melez olduğunuzu düşünerek bu satırları okuyorsanız, tavsiyem şu: kitabı hemen bırakın! Anne babanız nasıl doğduğunuza dair hangi yalanı söylediyse ona inanın ve normal bir yaşam sürmeyi deneyin. Melez olmak tehlikeli. Korkunç. Çoğu zaman da pis şekillerde, acı çektirerek öldürüyor sizi. Şayet normal bir çocuksanız, bunu da kurmaca olduğunu düşündüğünüz için okuyorsanız, harika. Okumaya devam edin. Bunların hiçbirinin olmadığına inanabildiğiniz için sizi ne kadar kıskanıyorum. Ama eğer bu sayfalarda kendinizi buluyorsanız, içinizde bir şeyler kıpır kıpır oluyorsa, hemen okumayı bırakın. Siz de bizlerden biri olabilirsiniz. Bir kere bunu anladınız mı, onların da bunu hissetmesi an meselesi olacak ve peşinize düşecekler.
Şimşek Hırsızı
Şimşek HırsızıRick Riordan · Doğan Egmont Yayıncılık · 20157,9bin okunma
360 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
1 haftadır elimde süründürüp durduğum kitabı nihayet dün akşam bitiridm.Aslında çok fazla beklentim olmasına rağmen yine beklentimin altında kalan o kadar çok bir çok ülkede çok satanlarda olmasına rağmen beni çok fazlada etkilemeyen bir kitap oldu açıkçası. Öncelikle macera-suç-dram kategorisinde bir kitap diyebilirim.Macera ve suç olmasına rağmen biraz işin içinde psikolojik gerilimde var.Yani siz öyle zannediyorsunuz ama aslında yok :D Evet çok mantıklı açıklama yaptım eminim anladınız :D Spoiler vermek istemiyorum çünkü sonu oldukça değişik bitiyor aslında tam bir mindfuck filmi olacak türde diyebiliriz sonu beklenmedik bitiyor ama bi 200 sayfa kadar okumakta biraz eziyet çektim açıkçası sonunda ne olacağını merak etmesem hayatta okumaya devam etmezdim çünkü yazar 200 sayfa boyunca sürekli aynı şeyler anlatıp duruyor. Ayrıca kitabın bütün karakterlerine uyuz oldum ya bir kitapta hiç mi normal bir Allah'ın kulu olmaz ya hepsi sayko :D
Trendeki Kız
Trendeki KızPaula Hawkins · İthaki Yayınları · 202011,8bin okunma
"  Bir gece Elif Ada acıkmış, ağlıyor. Mama yapıp geliyorum. Kucağımda mamasını yedirirken gözüm bir anda göğsüme kayıyor. İnce bir sızı önce boğazımı sonra göğsümü acıtıyor. Sonra çocukken kapıların zillerini çalıp kaçtığımda yaşadığım heyecana benzer ruh halimle bir anda göğsümü açıyorum. Kızımı emzirmeye çalışıyorum. Birkaç hamleden sonra göğsümün başını yakalıyor. Çekiyor, çekiyor ve bırakıyor. Gerisi kocaman bir hava boşluğu... Gerisi zilini çalıp tam kaçacakken açılan kapı... Gerisi yanağımdan süzülen renksiz bir gözyaşı... Gerisi... Anladınız mı siz onu? Yaraya tuz basmayın, çiçek bırakın."
Hayattan kopuk bir din değildir İslam.
“Gökten su indirerek onunla size rızık olmak üzere mahsuller meydana getirmiştir." Yâni o semanın bir birimi olan bulutlardan su indirmiştir Al­lah. Ve o indirdiğimiz suyla sizin için bitkiler bitiriyoruz. Siz bunları bilirsi­niz, biliyorsunuz. Gözünüzün önünde her gün yaşıyorsunuz bunları. Ayrıca bunları bilmek için, bildirmek için deliller getirip fel­sefeler yap­maya gerek de yoktur. Öyleyse: Bütün bunları anladı­nız mı? Öyleyse hemen arkasından bu kadar bunları bilip bilip de: "O halde, bile bile Allah’a ortaklar bulmayın." Bütün bunları yaratan, bütün bu nîmetlerle sizi perverde eden Allah’tan başka bir İlâh olmayacağını bilip dururken, Allah’a nidler, eşler, ortaklar aramaya, bulmaya kalkmayın! Rızasını ka­zanacağınız, kendilerine kulluk edeceğiniz, hayat programlarınızı kendilerine sora­cağınız, sistemlerini sistem kabul edeceğiniz Al­lah’tan başka Rabler, Allah berisinde efendiler bulmaya kalkma­yın! Veya Allah’ı sadece ha­yatın bazı bölümlerine karışan, ama öbür bölümlerde yetkisiz kabul etmeyin! Namazınıza karışan, ama kılık kıyafetinize karışmayan, Oru­cunuza karışan, ama hukuku­nuza karışmayan, mescidinize karışan, ama kazanmanıza, harca­manıza, çocuklarınızın eğitimine, sofranıza, ev tefrişlerinize, dü­ğününüze derneğinize, okumanıza yazmanıza, meslek seçimi­nize karışmayan bir Allah kabul etmeyin. Hayatınızın bazı bölüm­lerine karışan, Allah dışında o bölümlerde söz sahibi olan varlıklar, efendiler, amirler bulmayın! Diyor Rabbimiz.
Reklam
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
Ştoltz da kendini zor yenerek ve sözleri ile kendini de yaralayarak: — Size yardım edeyim... Siz... âşık oldunuz değil mi? Olga susarak, evet, demek istedi. Ştoltz yine korku ile ürperdi. Dudaklarının titrediğini hisseden Ştoltz, soğukkanlı olmaya çalışarak: — Kimdi? Bu bir sır değil ya? diye sordu. Olga için bu bir sırdan da beterdi. Bir başka isim söylemek, bir başka hikâye uydurmak isterdi. Bir an duraksadı, fakat yalan söylemek elinde değildi. Büyük bir tehlike anında kendini bir kayalıktan aşağı atan ya da alevler içine atılan bir insan gibi birdenbire, "Oblomov!" dedi. Ştoltz donakaldı. İki dakika sustular. Ştoltz hayretle tekrarladı: — Oblomov! İmkânı yok. Bir yanlışlık olacak. Ya kendi duygularınızı yanlış anladınız ya Oblomov'u ya da aşkı!..
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / E-pubKitabı okudu
Çünkü o bir Akdenizli'dir. Bizdendir kısacası... Uygarlığın parlak güneşi bedenini ısıtmış, gözlerini kamaştırmış, beynini kavurmuştur. Uygarlığın, doğu ile batı arasında bir sarkacın düzenli gidip gelmeleri gibi el değiştirdiğini söyleyenlere bakmayın siz. Uygarlık, bir yerde yok olup bir başka yerde yeniden doğmadığı gibi hiçbir zaman ne batıda ne doğuda ortaya çıkmıştır. Uygarlık, Akdeniz'in gürbüz çocuğu olagelmiştir hep. Bizim uygarlığımız... Biz, derken Türkler'den değil, Anadolular'dan söz ediyorum. Denizi neden sevdiğimi anladınız mı şimdi?
Sayfa 144 - Yapı Kredi Yayınları
930 öğeden 601 ile 610 arasındakiler gösteriliyor.