Merhaba canlar...
@okuyan_kadinlar_kulubu nün #heraybiryayınevi etkinliğinde bildiğiniz üzere @yapıkrediyayınları var. İlk seçimim #Tomrisuyar kaleminden #otuzlarınkadını oldu...
Ağrı mı desem, yoksa sızı mı? Belki de sancı diye ifade etmeliyim. Evet evet 'sancı', en doğru tabir bu olmalı. Henüz yazmaya başlamadan, yazacak olduğu öykünün hakkını veremeyecek olmanın endişesinin yarattığı sancıyla kıvranırken buluşuyoruz ilk sayfalarla. Öyle bir karmaşa hakim ki, o tedirginliği oturduğunuz yerde hissediyorsunuz, sizde onunla birlikte kalkıp kendinize iş icat etmek istiyor, kendinizi ve zihninizi oyalama dürtüsüne kapılıyorsunuz. Sonrasında bu karmaşa hali öyle duru bir anlatıma dönüşüyor ki, tek kelimeyle nefis...
Okuma amacım kitaptan ziyade Tomris Uyar'ı tanımaktı. Çünkü o hemen hepinizin bildiği üç büyük üstadın yarasıydı. Cemal Süreyya, Edip Cansever ve Turgut Uyar... Hep bu haliyle bildim onu, tanımaya en ihtiyaç duyduğum kimliği ise 'Otuzların Kadını'nda çıktı karşıma.
Birbiriyle ilintili öykülerden, günlüklerden alıntı satırlardan oluşan, bir nevi biyografi diyebileceğimiz kısa, derin ve etkili bir anlatım...
Henüz okumadıysanız, yağlıboya bir portrenin çizgilerinde kaybolmaya, bazen fiziksel, çoğunlukla derin duygu durumlarını kendinize benzeterek otuzların kadınlarından biri olmaya hazır olun derim.
Keyifli okumalarınız daim olsun...
Kitapla kalın...