İslamiyet bu kadar doğru bir din olsaydı neden Müslümanlar bu haldeydi?
Hırsızlık yapıp, adam öldürüp Allah diyor dünyadaki ve çevremdeki bazı Müslümanlar…
E demek ki bu dinde bir sıkıntı var…
Bunları düşünmeniz kadar doğal bir şey olamaz. Hele ki diyorum ya “parçalı bakış açısı” olanla “bütün resmi gören” arasındaki fark her zaman olacakken.
Aktara girdim; Beni akıllandıracak bir ot var mı? diye sordum. Tuhaf tuhaf suratıma baktı. Herhalde korktu gözlerimden. Tek kelime konuştu sadece.
-Yok.
Şişman gövdesi kapıdan zar zor sığan bir kadın girdi içeriye. Sepetin içindeki değişik renkli kuru bitkileri göstererek:
-Bunlardan hangisi zayıflatır beni? -Sarı saplı olanı, dedi.
-Dayanamadım
-Niçin zayıflamak istiyorsunuz, bu iştah sizde olduğu sürece daha çok kilo alır, kilo verirsiniz.
-Sağlıklı olmak için.
-Zayıflar daha mı güzel ölüyor, sağlıklı ölünüyor mu peki?
-Kadın ve aktar bana dik dik baktılar
-Korkmayın! Ben kendimden başkasına zarar vermem. Halimden anlaşılmıyor mu? Sadece merak ettim. Benim burada merak ettiğimi, mezarda da ölüler merak ediyor da.
Hepimizin ruhunda en az bir katil, birkaç hırsız, bir sürü yalancı, iftiracı ve sayısız can, mal, ırz düşmanı var. Bunları hapsediyoruz. Yoksa kim adam öldürmez, çalmaz, iftira atmaz, ev bark yıkmaz?
Yaratıcı zekâ var bir de... Yaratıcı ifadesi sizi rahatsız ederse kreatif diyebilirsiniz. O da az bulunan bir şey ama çok kıymetli. Bütün bunların sonucunda moralinizi bozmayın lütfen sizi de mutlu edecek bir ifade bulacağım. Bu anlattıklarımdan sizde hangisi daha kuvvetliyse onun üzerine gitmek, o özelliğiniz üzerine bir kariyer planlaması yapmak önemli. Doğru özelliğinizi bulursanız ve doğru planlama yaparsanız bu sizi çok başarılı yapar. Öbür türlü de sizde hiç olmayan, özelliği uygun zannettiğiniz bir meslek seçip de oraya takılıp kalırsanız. Yunus'un dediği gibi “Ha bir kuru emektir”, hem de büyük işkencedir. Aşk derecesinde seveceğiniz bir meslek ve ona uygun bir kabiliyet olmalı... Meslek ve kabiliyetin doğru orantılı olması lazım.
Zihnimiz aklımızın alamayacağı şeylerle işgal edilmiş durumda ve bizler çok az şeye konsantre oluruz. Gündelik eylemlerimizde konsantre halimiz yoktur. Genelde eylemlerimiz esnasında zihnimiz başka şeylerle ilgilidir. Yaşama sevincimiz günden güne azalmakta. İzlediğimiz şeylerin rengine, kokusuna, boyutuna, sesine, tonuna dikkat etmiyoruz.
Bu bölüme aşağıdaki sorulara yanıt vererek başlayalım. Kısa sürede yanıt bekleniyor:
1) Türkçe’de birinci harfi ‘k’ olan sözcüklerin sayısı mı daha fazladır yoksa üçüncü harfi ‘k’ olan sözcüklerin sayısı mı?
2) 8x7x6x5x4x3x2x1 çarpımının sonucu aşağı-yukarı kaçtır? (Unutmayalım: Hemen yanıt verilmesi bekleniyordu ve burada zeka ölçülmüyor. Rahat
"Burası birkaç bin yıl önce buzuldu.Fakat dünya dediğimiz, o an olduğu haliyle bütün varlığını göstermez aslında." diye açıkladı. "Bu yuvarlak varlığın isterik bir karakteri var.Bugün yavrusunu besleyen sıradan bir anneye oynuyor.Fakat eskiden kötücül bir kız misali buz gibi soğuktu. Birkaç bin yıl daha öncesinde ise sıcak eğrelti otu oranlarıyla, fokurdayan bataklıklar ve şeytani hayvanlarla caka satıyordu.Dünyanın,ne mükemmelliğe doğru gelişim kat ettiği ne de gerçek halinin hangisi olduğu net biçimde söylenebilir. Aynı şey onun evladı, yani insanlık için de geçerli. Sadece şu an durduğumuz yerde,çağlar boyunca yaşamış insanların kıyafetlerini düşünmeniz yeterli.Tımarhane kavramları ile ifade edecek olursak,bütün bunlar aniden başlayan düşünce karmaşalarıyla,uzun süreli takıntıların akabinde zihinde yeni bir hayat tasavvurunun oluşmasına benzer. Yani sizde görüyorsunuzdur,gerçeklik kendi kendini bertaraf ediyor!"