Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dâva Anadolulu gençlerden, her biri «portör-ulvî aşıyı taşıyıcı ve bulaştırıcı>> bir aşk kadrosuna maya tutturabilmekti. Ceplerde kaybedilen ve asırlardır dışarıda aranılan güneşi bulup çıkaracak, yerine oturtacak, her şeyi ilk saffet ve asliyet vâhidine irca edecek, hasis ferd kadrolarında eskitilmiş ve pörsütülmüş mânalarla hiçbir alâka kabûl etmiyecek, mutlak hakikat ölçüsiyle aklın hakkını akla ve kalbin hakkını kalbe verecek, tarih boyunca bütün hesaplaşmaları yerine getirecek bir gençlik... Vecdiyle, estetiğiyle, ahlâkiyle, ideolojisiyle sım- sıkı merkeze bağlı, solmayan renk ve geçmeyen ânın, ezel kadar eski olduğu için, ebed kadar yeni dâvanın gençliği... Efendi Hazretlerinin, hani şu «Siz bana o Ümmeti gösterin de, ben de size onun hemen kurtulduğunu haber vereyim>> buyur- duğu topluluğa çekirdek, ölümsüzlük gâyesine destek gençlik...
BEYZA ALKOÇ - BUL BENİ
Tekrar odama döndüm ve telefonumu açıp Aziz Ata'yı aradım. Telefon ikinci çalışında açıldı. Aziz Ata'nın sesi oldukça endişeliydi. "Derin!'" dedi telaşla, "Meraktan delirdim. Size doğru yoldayim, kapınıza geliyordum!" ''İyiyim ben." diye mırıldandım, "Beni arayip haber verdiğin için teşekkür etmek istedim sadece, ve bu zamana kadarki yardımların için de teşekkür etmek istedim... Gelmene gerek yok.'' "Bu ne demek şimdi Derin?" diye sordu Aziz Ata aynı telaşla, "Veda mı ediyorsun bana?" "Bir süreliğine," dedim, "Buna veda diyebiliriz sanırım."
Reklam
Deniz kabarıyor ve coşkulu dalgalar art arda deniz kenarına çarpıp oraya, buraya ve dışarıdaki banklara doğru ipek gibi yayılıyor. Ve her yerde olan bu yumuşak çılgınca telaş kulaklarımızı dünyadaki başka seslere kapatmamıza neden oluyor. Derin bir doyum, bilerek unutmak. Sonsuzluğa sığınarak kapatalım gözlerimizi. Ama bak, orada, giderek kendini silen ve ufukta alabildiğine yitip giden bu köpüklü gri mavilikte biri yelkenli var. Orada mı? Hangi orada? Ne kadar uzaklıkta? Ne kadar yakın? Bilemiyorsunuz . Küçük ve yakın mı, yoksa büyük ve uzak mı? Ne bir organınız ne de içinizden bir ses size bunu kesinlikle haber veremeyeceğine göre cehaletinizle baş başa kalır gözleriniz.
Sayfa 252
248 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
İmam Gazali
Selamün aleyküm herkesin okuması gereken bir kitap çok beğendim Peygamberimiz buyurdu ki:"Mutlu huzurlu yaşamak isteyen sukut etsin."Peygamberimiz buyurdu ki:"Size ibadetin en kolayını ve beden için en rahatını haber vereyim mi? Evet, bu amel susmak ve güzel ahlaklı olmaktır."çok Güzel bir kitap." İman Gazali
Dilin Afetleri
Dilin Afetleriİmam Gazali · Çelik Yayınevi · 20167,2bin okunma
Birçokları anlamayacak olsa da anlatmak zorunda olduğumuz, gecemizi gündüzümüze katarak insanlara hatırlatmakla yükümlü olduğumuz şeyler var. Her ne kadar menfi duyguların coştuğu bir hengâmda, akıl ve analiz gözden düşse de bir okuyan, bir lahza olsun üzerine düşünen birileri olur diye anlatmamız gereken şeyler var. Zira menfi galeyan, tarih
İhlas'ın hakikati
(Ey Resûlüm!) deki: Size yaptıktan iş bakımından en çok ziyana uğrayanları haber vereyim mi? Onlar o kimse-lerdir ki, dünya haya- tında yaptıkları çalışmalar boşa gitmiştir. Halbuki güzel bir iş yaptıklarını sanıyorlardı." (Kehf: 103)
Reklam
Kürt Mustafa (Nemrut Mustafa Yamulki)
Saffet Bey isminde ve Anadolu’ya silâh kaçıran bir adam geldi, beni görmek istedi. Dedi ki: — Size büyük bir haberim var. Türk tarihinde tek mevki işgal eden bir kadın oldunuz. Aynı zamanda, İstanbul’da, Nakiye Hanım’ı görüp ailemden de haber getirdi. Elime uzattığı Peyam-ı Sabah gazetesinde Kürt Mustafa Paşa mahkemesinin verdiği idam ilâmı ile fetva vardı. İdama mahkûm olan yedi kişi arasında sıra ile Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Bey, Dr. Adnan, Ali Fuad, Ahmed Rüstem, Kara Vasıf ve Halide Edib vardı. Halide Edib namına uzunca bir bahis geçiyor, İstanbul Üniversitesi’nde Batı edebiyatı profesörü olan bu hatunun bütün kötülükleri sayıp dökülüyordu. Fetvada herhangimizi öldürmenin bütün Müslümanların dinî bir vazifesi olduğu yazılıydı. Aynı zamanda, İstanbul’da evimin Hükûmet tarafından işgal edildiğini, başımızı getirene mükâfat verileceğini de yazıyordu.
Mustafa Kemal Paşa, tekliflerinin kabulünden sonra, Millet Meclisi için nutkunu hazırlamaya başladı. Meclis, 23 Nisan 1920’de açılacaktı. Bu nutku odasında, Hakkı Behiç ile bana baştan başa okudu. Her ne olursa olsun, Mustafa Kemal Paşa’nın, kudreti milletin eline bırakmak isteği, herhangi bir diktatör veya sultan istemediği görünüyordu. Bana, o günlerde, Mustafa Kemal Paşa, George Washington gibi bir kimse görünüyordu. O aralık, Ankara’ya Chicago Tribune’ün muhabiri William adında biri gelmişti. Bizim resimlerimizi aldı. Bunlar muhtelif Amerikan gazetelerinde basıldı. Aynı gün, öğleden sonra, İstanbul’dan Saffet Bey isminde ve Anadolu’ya silâh kaçıran bir adam geldi, beni görmek istedi. Dedi ki: — Size büyük bir haberim var. Türk tarihinde tek mevki işgal eden bir kadın oldunuz. Aynı zamanda, İstanbul’da, Nakiye Hanım’ı görüp ailemden de haber getirdi. Elime uzattığı Peyam-ı Sabah gazetesinde Kürt Mustafa Paşa mahkemesinin verdiği idam ilâmı ile fetva vardı. İdama mahkûm olan yedi kişi arasında sıra ile Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Bey, Dr. Adnan, Ali Fuad, Ahmed Rüstem, Kara Vasıf ve Halide Edib vardı.
Oğuz menkıbesi, Uygurca bir metinde,
Oğuz doğduğu zaman yüzü mavi, ağzı ateş gibi kırmızı gözü, saçı ve kaşları siyah bir dünya güzeliydi. Annesinin memesinden ilk sütü emdikten sonra, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, lakırdı etmeğe başladı. Kırk günde büyüdü: dolaşıp oynuyordu. Oğuz’un ayakları öküze, vücudu kurda, göğsü ayıya benzerdi. Böğürleri kıllı idi. At sürü­sü güder, beygire
DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Reklam
·
Puan vermedi
🅩🅐🅜🅐🅝🅘🅝 🅨🅐🅝🅚🅘🅢🅘 Elinize aldığınızda içinden ne çıkacağını bilmeden, körlemesine dalınan bir kitabin, size babilin asma bahçelerini sunması gibidir her yeni hikaye.. Bir mahallede Eser'in hikayesine konuk oluyoruz "zamanın yankisi"nda. Hatta bir şiiri anımsattı bana okurken hissettikleri. "Ne guzel komşumuzdun sen
Zamanın Yankısı
Zamanın YankısıSerdar Çatak · Martı Yayınları · 202426 okunma
Güldürdü.
Muş dağlarındaki kumandanımızın manasız bir mektubundan bahsediyorsunuz. Müsaade buyurunuz, size haber vereyim ki, Hanımefendi, ben de bu kişiden her gün hiçbir mana ifade etmeyen mektuplar alıyorum. Anlaşılıyor ki, bu kişi, son zamanlarda Türkçeden Fransızcaya tercüme işiyle meşgul olmaya başlamış. Alayın bir kumandanı ve Nuri Bey'in başarılarının afişçisi Fuat Bey (Salih Efendi size bu mevzuda eğlenceli izahat verebilir) bana bir mektup göndermiş ki, orada edebiyatçımızın şu güzel tercümesi var: "L'air de l'amour souftle dans la tete-Monsieur ou, moi ou." Bu, şu beytin tercümesi imiş: "Hevayi aşk eser serde Efendim nerde ben nerde."
Sayfa 57 - Madam Corinne’e Mektup (30 Eylül 1916)Kitabı okuyor
Hayatta Kalmanın Anahtarı: Zaman Yönetimi
Zaman yönetimi çoğu insan için doğal olarak gelişmez, çünkü bu aslında zaman yönetimi değildir. Zaman manipüle edilemez veya yönetilemez; o sadece öylesine akıp gidiyor gibi görünür. Zaman yönetimi, kazanılması gereken bir beceridir, zaman geçerken kendi kendinizi yönetmektir. Uygulama ve çaba gerektirir, ancak ödülleri muazzam olabilir -
Sayfa 174 - Palme yayıneviKitabı okuyor
Çıktım erik dalına…
Prof. Dr. Mehmet Çelik ... Yûnus Emre'nin; Çıktım erik dalına anda yedim üzümü Bostan ıssı geldi eydür uğruladun kozumu
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.