" Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla bağlanabilirmiş. Gene bu aşkam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürükleyebilirim. "
"SAKIN!" diye bağırken sesim yankı yaptı.
"Sıkarım beynine.
Kimse kıpırdamasın. Benden önce bu şerefsizin leşini çıkarırsınız evinizden."
Adamın tekrar hareketleneceği vakit, "Şakam yok!" diye bağırdım.
Havaya sıkmaya cesaret edemedim. Kaç kurşunum vardı onu bile bilmiyordum.
"Beynini akıtırım buraya. Bir adım bir kurşun. Duydu mu herkes beni?"
Mən dedim, vurğunam Azərbaycana,
Deyirəm, heç zaman xırdalanmasın
Könlümdən ucalan bu avaz, bu səs.
Böyükdür, ucadir məsləkim mənim.
Bala anasına "sevirəm?"deməz,
Mən də deməmişəm, a Şəkim, mənim.
Deniz kıyısında koşan Ala Köpek
Sana geliyorum, yapayalnızım.
Orhan Atam yok,
Babam Emrayin yok,
Akam Mılgın yok.
Nerede olduklarını gel bana sor,
Ama bırak da önce kana kana su içeyim.
Şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesi olduğundan;
elbette rahmetin derecesinden aşmamak
ve Rahmeten-lil-âlemîn Zât'ın (A.S.M.) mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir.
Eğer aşsa ve taşsa o şefkat, elbette merhamet ve şefkat değildir;
belki dalalete ve ilhada sirayet eden bir maraz-ı ruhî ve bir sekam-ı kalbîdir.