Firûzâbâdî (ö. 817/1415), Ahzâb 56. Âyetin tefsîrinde salât kavramının anlamı bağlamında, /ص-ل-ي sly ve /ص-ل-و slv köklerinin bir asıl için kullanıldığını ve bunlara tek mananın verildiğini, bu kökten türeyen tüm kelimelerin “ez-zam– el-cem’ / الضم - الجمعbir araya getirmek, birleştirmek temel anlamında birleştiklerini ileri sürerek salât kavramının da bu anlama geldiğini ifade eder.158 Firûzâbâdî (ö.
817/1415), et ateşte pişerek birleşir/sıkılaşır; sırtın ortası ve uyluk (bedeni) birleştirir/bir araya getirir; avlamak ava yoğunlaştırır; koku üretmek amacıyla bitkilerin içinde dövüldüğü havan kokuyu bir araya getirir/oluşturur; salavat/Kenais insanları bir aray getirir; musallî adı verilen yarışta ikinci olan at birinci at ile birleşir; vasale ve buna benzer farklı köklerden türeyen kelimelerin tümü birleştirme bütünleştirme, bir araya getirme anlamında toplanır; duada birleştirme anlamı olduğu için ona salât denir” demektedir. Haris el-Muhâsibî (ö. 243/857)’ye göre namazın salât olarak isimlendirilmesi kul ile Allâh arasında bir bağ olmasındandır.*
*Haris Esed el-Muhâsibî el Basrî (ö. 243/857), Helal Rızık ve Namazın Anlaşılması, çev. Muhammed Coşkun, İlkharf Yay., İstanbul, 2012 s. 99.