"Kadının ağzından, öğretmen olacaktı o, cümlesi düşmüyordu. Düşmez bazı cümleler, ta Ay'a kadar gider. Başkaları duymaz gök duyar, yıldızlar duyar, evren duyar."
"Sebep dediğimiz yer aslında son duraktır. Sebepleri merak edenlerin bu kadar az olduğu bir dünyada tabii ki yağmur yağmaz, barajlar dolmaz ve şemsiye satıcıları hidratasyon yaşarlar. Şuradan sebepler durağına üç kişi uzatır mısınız?"
"Ayrıca şunu herkes bilir ki, bir insan kendinden, kendine çevrilen gözlerden ve yaşadığı şehirden memnun değilse alkol değil bir otobüs bileti almalı."
"Bence beynin en ilginç yanı hatırlaması. Fakat bu hikayeyi yazarken öğrendim ki ilginç bir yanı daha var: yanlış hatırlaması... En kötü yanı ise, unutmak istemediğin şeyleri unutması, unutmak istediğin şeyleri hatırlaması..."
"Ama bu gençler de bir yerde suçlu tabii. Aşkı unuttular, doğayı unuttular, şiiri unuttular. Bunlar olmadan siyaset mi olur, bunlar olmadan beşeriyet mi ilerler?"
"İstanbul'da aşırı sıcaklardan ölenlerin sayısı yediyi bulmuş. Nereden biliyoruz ölenlerin sıcaktan öldüğünü. Sıcak adam öldürür mü canım hiç. Bak ama, yalnızlık öldürür, unutulmak öldürür."
"Ne yappayım, beklerken zaman sanki suzinak makamı oluyor..." diyor yaşlı adam karısına; "Yani inişli çıkışlı. Bazen hızlanıyor, bazen yavaşlıyor. Zamana eşlik edemiyorum."
"Küçükken bir yerlerde ahtapotların üç kalbi olduğunu okumuştu. "Keşke," demişti kendi kendine, "benim de üç kalbim olsa. Birini yaşamak için kullanırım, birini ölmek için, birini de ablama şarkı söylemek için."