Ahab’ın çılgınlık nöbetleri arasında, bedeninde ve ruhunda duyduğu tüm acıları balinadan ayrı düşünemez olması bu kinin en korkunç yanıydı. Ahab için, yeryüzündeki tüm kötü güçler, ete kemiğe bürünmüştü Beyaz Balina’da . Bu kötü güçler sanki Ahab’ı kemirdikçe kemirmiş, yüreğinin ve ciğerinin yarısını yemiş bitirmişti. İnsanı aşan bu kötülük, dünya yaratılalı beri vardı. Çağımızın Hıristiyanları bile, dünyanın yarısını bu kötü güçlerin eli altında görürler. Eskiden doğuda onların heykellerini yaparlar ve şerlerinden kurtulmak için taparlardı onlara. Ahab diz çöküp tapmıyordu bu güçlere. Tam tersine, nefret ettiği balinada onları somut olarak görüyor ve sakat bedeniyle üstüne saldırıyordu onların. İnsanı delirten, içini kemiren ne varsa; her şeyin dibini kurcalayan ne varsa; içinde kötülük bulunan hangi gerçek varsa; sinirleri bozan, beyni cendereye sokan ne varsa; hayatta ve düşüncede iblisçe ne varsa; çılgın Ahab bunların hepsini Moby Dick’te gözle görülür, üstüne saldırılır bir hale getiriyordu. İnsanın Adem’den beri duyduğu tüm öfke ve kin, sanki balinanın beyaz kamburu içinde toplanmış gibiydi.