Dostluklar kurduğumuz insanları dahi, sahiden seviyor muyuz sanki? Bir insan, bu şartlar içinde, bir başka insanın üstünde, sadece kendi hayallerini, kendi arzularını sever.
Karı milleti böyledir ağbiy. Hemen kendini naza' çeker. Onlara karşı insanca davranmaya gelmez. Sakın ha! Aygır gibi hareket edeceksin. Zati hepsi kuş beyinlidir. Neden demişler saçı uzun, aklı kısa diye? Hem artık saçı da kısa, aklı da kısa. Yâni erkeklerle aralarında hiçbir fark kalmadı.
Ne var ki birşeyi, bu şey ister bir şehir, ister bir kadın olsun,sevmek yetmez; onunla ilgilenmek, onunla kaynaşmak, onu kendine ait birşeymiş gibi hissetmek gerekir.
Türkiye’nin ana halkı köylüdür, üstelik bu halk yürekler
acısı bir yoksulluk içindedir, elbette Türk yazarları
onu tanımalı, sevmeli, dramını yazmalıdır; yazmalıdır
ama, Devrim öncesi Rusya’sının halkçılık (narado-
voltsy) hareketinden ne farkı vardır bu halkçılığın?
Mujiği sevecek misin, sev, onu yüceltmek mi istiyorsun, yücelt, ama unutma ki köylü toplumsal anlamda bir kere dağınık, İkincisi gerici, üçüncüsü bilinçlenmeye, en elverişsiz (ilkel bir üretime bağlı olduğu için) bir “zümre”dir; sosyalizmin babaları böyle demişlerdir bunu.