Eğer bir bitkinin tohum halinden, çiçek ve meyvesiyle birlikte tamamen gelişmiş hale gelene kadarki büyüme sürecini izlersek, adeta yaşamın gizemli itici gücünün, önceden belirlenmiş bir yönde hata yapmadan ilerlediği izlenimine kapılırız. Tek bir bitkinin, en başından beri bu deviniminin sonunu öngördüğünü düşünmeyiz, yine de sonuç, daha başından beri bilinçdışı bir arzunun amacı gibidir. Harekete bir bütün olarak bakıldığında bu gelişim, maddesel parçacıkların mekanik itki etkisiyle uzayda çarpışmasından doğa karşılıklı bir etkileşimin sonucu olarak açıklanamaz. Böyle sebepler, birinin daktilonun tuşlarına rasgele basarak Platon'un diyaloglarını yazamayacağı gibi, gül ağacını da oluşturamaz. İşte burada Atomcu felsefe saçma bir hataya düşer. Bu noktada Sokratik gaye fikri kurtarmaya gelir ve doğanın yorumuna girer. Sürecin, yöneldiği amaç tarafından yönetildiğini idrak ettiğimizde, yaşamın önceden belirlenmiş devinimi daha anlaşılır hale geliyormuş gibi görünür.
Her gün erdemi ve üzerinde hem kendimi hem başkalarını sınadığım daha birçok sorunu tartışmanın, insan için en büyük mutluluk olduğunu, sınamasız bir hayatın yaşanmaya değer bir hayat olmadığını söylersem bu durumda bana daha da az inanacaksınız.
Reklam
“... Ama pek çok iyi insanın sonunu getirmiş ve pek çoğunun da sonunu getirecek olan şey, dünyanın hasedi ve çirkinliğidir.”
Siz de biliyorsunuz iftiralar ve kıskançlıklar, bugüne kadar pek çok güvenilir insanın sonunu kötü etti.
Bu konuda kendimden çok eminim, bana zarar verecek kişi Meletos ya da Anytos değildir, ama pek çok iyi insanın sonunu getirmiş ve pek çoğunun da sonunu getirecek olan şey, dünyanın hasedi ve çirkinliğidir.
//..Cehalet mutluluktur demişti ya Sokrates. Yeni anladım ne demek istediğini. Bazen bilmek, haber almak kaygıyı artırmaktan başka bir işe yaramıyor, Bazen bilmek, hayal kurmaya bile engel. Ve seviyorum ben, sonunu bile bile…. //..aliLİDAR
Reklam
221 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.