Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dayanamadım dün Rauf Beyin yanına gittim önce beni tanımadı (yada tanımamazlıktan geldi) gözlerinin altı iyice çökmüştü buna karşın gözlerini açmak için büyük bir caba harcıyordu yutkunarak naptınız dedim vereceği cevaptan korkuyordum endişeli bir halde nöbet bekliyorum dedi sanki bir anlığına geçmişe gitmiş gibi gözlerini sisli bir biçimde açtı tüfek tutarmış gibi bastonuna aldı sonra bu davranışı nede yaptığını anlayamamış gibi buruk halde bıraktı sol eli avuç içlerine doğru kıvırmış titriyordu bu davranışın farkında değildi neden nöbet tutuyorsunuz dedim senin gelmen için dedi .bir şey görmüş gözlerini bir an dış kapıya dikti sonra bana dönüp bu odayı bekliyorum dedi Rauf Bey konuşurken kafamda bir konuşma metni hazırladım sonra vazgeçtim anlatın Rauf Bey dedim konuşmak istemiyormuş gibi kafasını çevirdi(aksi ihtiyar diye geçirdim içimden) geldim işte dedim buradayım anlıyordum Rauf Beyi en büyük korkusu onu sarmıştı yalnız yaşlanmaktan korkuyordu Semiha Hanım nerede dedim gelir uyuyor dedi ses çıkarma bunları söylerken kısık sesle konuşuyordu sonra tarihten bahsetti insan biyolojisini anlattı uslu bir öğrenci gibi dinledim anlattıkça öğretmen olduğu günlere dönüyordu gençleşiyordu anlatın dedim anlatın
Victor Hugo Hz. Muhammed (sav)'e yazdığı şiir
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında Durup su içen develeri izliyordu arada sırada Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu. Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu Sanki
Reklam
Kimbilir Bana bırak sözlerinden az tüketme başkalarına. Bana bırak az sevginden.. bilirsin,az ile yetinirim ben... belki gelirsin bir gece süzülür kokun önce. ellerin dokunur yüzüme
Bir yaz günü, temmuz ayıydı, sol yanımda oturan göbekli bir adamla ülkeler arası bir otobüste yolculuk ediyordum. Sağ elini benim olduğum koltuğun üstüne koymuştu, bende biraz camdan dışarıyı seyredeyim dedim. Başımı tam çevirdim, burnum tam bir dik açıyla uzattığı elinin koltuk hizasına geldi. Giydiği beyaz tişörtü terden sarımsı bir hal almıştı,
Mazi...
Ellerimde sen ama yalnız, Gönlümde de sen o da yalnız, Nasıl ulaşabilirim sol yanına, Gitmek mi gerek, kalmak mı . . . Ölmek mi gerek, yaşamak mı . . . Bilinmezlikler içinde kayboluyorum galiba . . . Bak Geldim kapına heyecanlarımla, Geldim işte tüm varlığımla, Dışarısı çok soğuk, çok üşüyorum, Üşütme ruhunla ısınan bu garip ruhu, Üşütme sana çırpınan bu bedeni . . . Seninle tebessüm bulan cehremi eğdirme öne. . . Sen bende herşeyden öte. . .
II Benerci, Somadeva'nın odasından sokağa çıkınca, Roy Dranat'ın «akşamüstü serinlikte bir teferrüçten dönerken» soğuk alıp zatürreeden öldüğünü duydu. Ve Roy Dranat'ın oteline gitti. Gördüklerini şöyle anlatıyor: Girdim ki içeriye,
199 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.