Atatürk'ün son hastalığında yorulmaması için ziyaretçi kısıtlanmasına rağmen bazı kimselerin hekimlerin haberi olmadan Atatürk tarafından kabul edildikleri biliniyordu. 11 Ağustos 1938'de Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Dr. Asım Arar, sarayın Mabeyn dairesinde otururlarken, yukarıdan koşarak gelen bir hizmetli Atatürk'ün ağzından kan gelmekte olduğunu haber verir. Her iki doktor hemen telaşla Atatürk'ün yanına giderler. Atatürk'ün diş etlerinde bazı iltihabi uzantılar vardı. Atatürk bunların kendisini rahatsız ettiğini söylerdi. O gün kendi diş hekimi Sami Günzberg ziyaretine gelmiş ve konuşurlarken bu şikayeti konu olmuştu. Sami Günzberg kendisini bunlardan kurtarabileceğini söyler. Bir makas ister ve bu makası yakarak dezenfekte eder, üst dudağın freninin sağ tarafındaki burjonu makasla keser. Buradan 20 dakika müddetle kanama olur. Kanama perklörür do fer mahlulü ile durdurulur. Sami Günzberg bu kanamadan dolayı çok korkmuş ve büyük bir telaş göstermişti. Dr. Neşet Ömer İrdelp, telefonla Dr. Mim Kemal Öke'yi muayenehanesinden arar: "Ufak bir arıza oldu. Kan durdurucu ilaçları alarak saraya gel" der. Dr. Mim Kemal Öke gerekli ilaçları eczaneden yaptırarak saraya koşar. Saraya geldiğinde kan tamamen durmuştu. Tamponu yerinde bırakırlar ve kanama bir daha tekrar etmez. Atatürk en tehlikeli zamanlarda bile çevresini teskin ederdi. Yine bu durumda da etrafında telaş edenlere sükunet tavsiye etmek suretiyle soğukkanlılığı muhafaza etmiş. Bu hadise de korkmuş ve telaşa kapılan diş hekimini teselli etmişti. Bu hadiseden sonra da ziyaretlerin yasak edilmesi işi son derece ciddiyetle tatbik edilmeye başlanır.