Elimize bir kağıt alalım. Bomboş, tertemiz bir kağıt. Bir de tükenmez kalem. Tükenmişliği tüketmiş olmamıza tezat tükenmeyen bir kalem... Gözlerimizi kapatalım ve dilediğimizce karalayalım, çizgilerle donatalım kağıdı. Bunlar canımızı acıtan olaylar olsun. Kırgınlıklarımız, kızgınlıklarımız, öfkeden deliye döndüğümüz anlarımız... Yeterli gördüğümüz anda kalemi bırakalım ve yanımızda bulunan herhangi sıvı bir maddeyi az miktarda kağıda dökelim. Belki dumanı üstünde tüten çayımız belki de yudumladığımız iç ısıtan kahvemiz; kısacası kağıdımıza döktüğümüz bu madde, bizim bardağı taşıran son damlamız. Kırgınlıklarımızın en acıtanı, öfkemizin kor ateşi... Belki de yağmur kadar şiddetli göz yaşlarımız. O kağıdı şimdi kurumaya bıraksak eskisi kadar temiz olacak mı? O sayfa bu kadar karalanmış, burumuşken... Bir umut ısı versek kağıdımıza, yine de o kırışıklık geçer mi? Acıya üflemek bu mudur? İşe yarar mı? Zannetmiyorum. O kağıt hiçbir zaman eskisi kadar temiz, beyaz ve duru olmayacak. Ve o kağıt; her baktığımızda canımızı acıtan olayları, üzüntüden akan gözyaşlarımızı ve bizi tüketen insanları hatırlatacak...
Başardık
Aslında kazandık diyenler kaybetti, yaşama bir futbol maçı mantığı ile bakanlar kaybetti. Biz başardık. 1400 yıldır İslam uykusunda tutulan insanlardan %48 moderniteye, cumhuriyete, laikliğe, akla, ahlaka, vicdana ve farklı fikirlere saygıya tutunan, medeniyeti yakalamak isteyen insanlar çıkardık. Bu olağanüstü bir başarıdır. Bu Osmanlı’da
Reklam
||Uyan Artık Yiğidim||Nurullah Genç
Istırâbdır yiğidim azığımız, hicrandır Mirasımız mahkûmdur, mahzundur, perişandır Gene de ye’se düşme yiğidim; imtihandır Filizlenen her ölüm, mazlumlara nişandır Ne gönüllerde sevinç, ruhlarda beyaz kaldı Ufka bir bak, ilerle; inkılâba az kaldı. Ülkemden hatırıma hep sefiller geliyor Bin yüzlü Ebrehe’ler, kara filler geliyor Şimdi devran
Gülnare
ben, yıpranmış sokaklar ortasında avare sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare honçalı novroz gelir; bir de siyah ve sarı dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları her nağme, dudağında çarpılmış karanfil sana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefil göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı nerdesin, ey masallar ülkesini son kızı dokunmuyorsa kalem
Tarih
Bizden mi söz edeceksin, tarih, sararıp solmuş sayfalarında? - Öyle anlı şanlı kişiler değildik çalışırdık fabrikada, bürolarda, Tarlalarda ırgatlardık, ekşi ekşi
ÖTELERDE GÖRÜŞÜRÜZ MUALLA
“yıldızları topladım göğün yüzünden çiçekler ektim yerin yüzüne sazımın bağrından bir türkü koptu dile geldi mürekkebimin çarmıhı öyle sayfalarca anlatacak kadar harf yok bende kelimlerimde dahi sen geçtikten sonra yazmak günah olurdu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.