Millî Birlik Şartı - Galip Erdem
Hepimizin bildiği, yine de çoğumuzun unutur gördüğü bir gerçeği hatırlatmanın tam zamanıdır. Milletimizin düşmanları hem sayıca çoktur, hem de güçlüdürler. Nasıl bir dünyada yaşadığımızı düşünürken, aklımızdan hiç çıkmaması gerektiği hâlde , düşmanlarımızın varlığını ve gücünü hesaba katmıyor gibiyiz.
Bir anda her şey siliniyor; masada öylece kalıyorum. Penceremden başını uzatan ağaçlar ,okuduğum son cümle, kulaklarıma dolan rüzgarın hafif uğultusu.... hemen ardından yine o telaşlı haliyle koşarak gelen "ben kimim,neredeyim ? "sorusu ...bir tören sırasında iki ucu kesilen kurdelenin elde kalan kısa parçası gibi ...
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kitaba ön yargıyla yaklaştım çünkü günümüzde yazılan ve hepsi birbirinden farksız olan yüzlerce kitap gibi basmakalıp olur dedim. Fakat henüz kitabın kapağını açmamla birlikte tüm fikrim değişti, çünkü başlık bile gerçekten sanki bu kitap bana bir şey verecekmiş gibi sezdim ve başladım okumaya.
Hani ne derler
Bir öneri üzerine aldığım kitabın klasik, standart bir otogar kitabı olduğunu düşünmüştüm. Tarihe, ırklara, kültürlere, yaşam tarzlarına ve alanım gereği kişisel gelişim kitaplarına çok önem veririm, öğrenmeye, uygulamaya ve uygulatmaya açığım.
Giriş kısmındaki 4 anlaşmanın ismine bakınca da aynı kanaatteydim. Klasik bir tavsiye ya da öğreti kitabı olacak dedim. İçine girdikçe Toltek Bilgeliği hakkında merakım arttı. Bilindik ve çok standart yaşam tavsiyelerinin altını anlamlı şekilde doldurmuş. Kitap içinde kalıplaşmış,oturmuş ve kanıksanmış toplumsal rüyadan bizleri kendimizin oluşturacağı bireysel rüyalara geçiş için teşvik edici bir çok cümle yer almakta. Bizlere bu öğreti ile sevgiyi aşılayan, mutluluğa erişim için 4 temel anlamayı öneren yazar bilgeliğin kutsiyetinden ve insan olmanın ayrıcalıklarını kullanmamız gerektiğinden bahsetmekte.
Kitap son derece akıcı ve kişiyi tavsiyelerle boğmayan sevdiklerime önerebileceğim, çerez tadında bir kitap...
Dört AnlaşmaDon Miguel Ruiz · Ötesi Yayıncılık · 202311,2bin okunma
Son resmi görmenin heyecanı yok kimsede. Pazılın parçalarını birleştirince ortaya çıkacak tablonun merakı yok. Çünkü yaşamın her parçası ayrı bir yorgunluk izi taşıyor. İzlerini uzandığı noktalar, sıra sıra boş ve içi doldurulması gereken cümle parçası gibi. Kendini bıraktığın ilk boşlukta, bir rahatlama hissi duyarak yaşamanın bıraktığı öğreti: her ne için mücadele edersen et, kazandığın şey gene büyük bir boşluk olduğudur. Varsayımların hepsi bir bilmecedir aslında ve iki ucu değişken çözümlerle kaplıdır. Paralel olarak, aklın aldığını kalp his etmezse bunun bir değeri yoktur. Değer olarak atıfta bulunulan şeyin değerli oluşu, kendisinden olan bir şey değil; üzerine yüklenen anlamların algılanış biçimidir. Algı, onu hangi referansla tanımlıyorsan onun oluşturduğu değer biçimidir. Ve hepsi, bir birine dönük aynaların yansıttığı sonsuz yansıma döngüsü gibidir. Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık bir birine hep bu yansıtmaları sunar. Kendini referans alan insan, kendine yaptığı yolculukta hep bir karmaşa haritasıyla yön arar.”
Serhan Asker'in Acı Yoruldu isimli kitabını ben duygulu bir şekilde, üzülerek okudum Bu anı kitabında 6 şubat depreminde yaşanan büyük acıyı yaşayanlardan dinliyorsunuz. Yalnız acıdan değil acının beraberinde ortaya çıkardığı ihmalsizlikleri, tedbirsizlikleri kaleme alıp bize bir çağrı yapıyor yazar. Her ailenin, kişinin hikayesi kendileri tarafından yazılmış ve arkadaki acıyı yaşayan ölü, canlı hepsinin fotoğraflarından daha da fena içim acıdı. Onları yazdıkları her cümle ile birleştirip hayal ettim Gerçekten okunması çok zor bir kitaptı. O insanların anıları bir yandan beni toplumsal sorgulamaya itti. Son olarak yazar Serhan Asker'in sadece bu anıları bir kitapta toplayıp kalmaması, televeizyonda bir program yapıp depremzedeleri konuk etmesi ve elinden ne geldiyse yapması takdire şayandı. Ülkemizin günden güne iyileşip yaralarını sarması dileğiyle...
"Erler kralın deposundan savaş giysileri taşıyıp getirdiler, Aragorn ile Legolas'ı parlayan zırhlarla kuşattılar. Miğferler ve yuvarlak kalkanlar da seçtiler Aragorn ile Legolas: Kalkanların kabartmaları altın ile kaplanmış; yeşil, kırmızı ve beyaz taşlar kakılmıştı. Gandalf zırh almadı. Eğer onun boyuna poşuna göre bir tane bulunacak