Babamın benim yaşlarımdayken okuduğu kitapları karıştırırken notlarına rastlamam beni çok duygulandırmıştı. Demir Ökçe de yazdıkları, Silahlara Veda'da, Suç ve Ceza da, daha bir çok kitabın son sayfaları o zaman ki Mete Eren'in düşünceleri, hayalleri..
Babamın çocukluğuna gitsem onunla aynı yaşta en sevdiği oyunları oynasak. Ona mangalarımı verirdim. Kimselere vermeye kıyamadığım mangalarımı.
Muhammed Tarık Koç
Merhaba arkadaşlar
Sizlere bugün #hüzünlü bir #hikaye ile geldim.
Sevdiğini kolan kanserinden kaybeden Burak ın,ölümün ardında bıraktığı o sonsuz acıyı okumak cok acıydı
Beni üzen bu eseri kaleme alan yazarımızı tebrik ediyorum.Kendisi eseri şiirsel bir dille muazzam anlatmış.Ayrıca betimleme gücüne hayran kaldım.
Okuduğum
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün bize namaz kıldırdı? Sonra (yüzünü cemaate) çevirerek son derece etkili bir vaazda bulundu? Öyle ki (bu vaazın etkisinden dolayı) gözler yaşardı, kalpler ürperdi? (Sahabelerden) biri, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Bu öğütler sanki bir veda konuşmasıdır; bize ne tavsiye edersiniz?’ dedi? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ‘Size, Allah’a karşı takvalı olmanızı ve başınızda Habeşli bir köle olsa bile (onun emirlerini) dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zira sizden hayatta kalanlar benden sonra birçok ihtilaf görecek. Öyleyse size;
sünnetimi ve hidayet üzere olan Hulefâ-i Râşidîn’in sünnetini hatırlatırım.
Bunlara uyun ve sımsıkı sarılın. Sonradan çıkarılan şeylere karşı da son derece dikkatli ve uyanık olun. Zira her yeni çıkarılan şey, bir bid’attır. Her bid’at ise sapıklıktır!’ buyurdu?”
...
71 yaşındaki kahramanımız Seymour Tecumseh Baumgartner (buradan sonra kendisinden kitapta da o şekilde olduğu üzere, "STB" olarak bahsedeceğim) attığım başlığın tersini kanıtlayan bir hayat yaşamaya başlıyor; ki o da aslında hayatının aşkı eşi Anna'nın ölümünden sonra geçen yılların ardından yaşla beraber gelen emeklilikle, tam da
Yine de onu sevmiştim, onunla kendimi aynı seviyede hissetmek için ondan bir şey çalmam gerekiyordu, yoksa ondan nefret ederdim. Bu nedenle onların o beyaz evine geldiğimizde, annesi bize kahvaltı hazırlarken babasının kitaplığından bir kitap çalıp kalın kumaş çantama tıktım ve veda edip, beni getirdiği için çok teşekkür ettim; burası onun olduğu kadar benim de ülkemdi. Ama değildi işte, kimsenin malı gibi görünmüyordu bu ülke; o, başkalarının hak iddialarına kayıtsız kalan uçsuz bucaksız kurumuş topraktı, o kadar.
SPOİLER
Biraz garip hissediyorum. Bu okuduğum belki yirminci kitabı ve Poirot'a veda etmek inanılmaz sarsıcıydı. Bir an sayfayı ilerletemedim. Hatta ölmemiştir ya bile dedim.
Yazarın Poirot ile son kitabı olduğunu biliyorum, zaten öldü. Ama ne bileyim. Öleceğini tahmin de etmiştim. Yine de!
Derin bir nefes.
Katili buldum bu defa. Sanırım bu ikinci kez oluyor Agatha'nın kitaplarında. Birisinde Miss Murple'ın anlattığı bir kitabıydı. Şimdi de bu.
Katilin direkt olarak kendisinin öldürdüğünü ya da azlettirdiğini zaten herkes anlamıştır. Norton'un aşırı şüpheli tavırları vardı. Sürekli Hasting'e onu şüphelendirecek şeyler ima edip duruyordu. Diğerleri hakkında olanları da romantik olaylara bağladım ki bu da doğruydu zaten. Sadece Barbaranın kendisini öldürdüğünü anlayamadım. Norton'un da o gece Poirot ile konuştuktan sonra kendisini öldürdüğünü düşünmüştüm ama adam pişkin pişkin asla pişmanlık duymayan caniymiş. Gerçi ben suçlarını itiraf etmektense kendisini öldürmeyi Kabul etmiştir diye düşünmüştüm ama... Neyse.
Poirot'ya böyle veda ettikten sonra kitapları çıkış sırasına göre okumadığım sevindim. Ona henüz elveda demeye hazır değilim açıkçası.
Ah, Poirot! Benim bıyıklı dedektif yoldaşım.
Ve Perde İndiAgatha Christie · Altın Kitaplar · 20191,773 okunma
Bütün yaşanmışlıklara helal ederek hakkımı,
Son kez gözlerim dolu dolu içerek sek acıyı,
Veda ederken bu şehre bir nisan sabahı,
Arkama dönsem görür müydüm bilmem,
Ruhuma revan olan varlığını...
Sultan Alparslan Önüne gelen kaleleri fethederek ilerliyordu. Kuşattıkları Berzem Kakesi'nin kumandanı olan Yusuf el-Harezmi bir hayli direnmiş, nihayetinde kaleyi teslim etmeye yanaşmıştı. Ancak kaynaklara göre önemli bir kabahati sebebiyle kendisine ölüm cezası verilmişti. Sultan Alparslan'ın huzuruna getirilen Harezmi, yere çakılan
Talat bir öğretmendir.Fitnat ise annesini kaybetmiş, üvey babasının evinde panjurların arkasında yaşayan bir kız çocuğudur.İzinleri kısıtlıdır.Bir gün Talat’ın tütün almak için girdiği dükkanda karşılaşmaları sonucu Talat’ın aşık olması ile başlayan bu roman, son derece sarsıcı ve hüzünlü bir şekilde okurlarına veda ediyor.Talat’ın sırf Fitnat’ı görebilmek için girdiği kadın kılığı bile “Ulaşmak isteyen, yazmak isteyen bir şekilde yolunu her devirde bulmuş ulan “ dedirtiyor okura..Çok çok güzel bir roman.Ben özellikle araştırma kitapları okumaktan yorulduğum zamanlarda eski romanlarımızı istiflediydim raflardan indirip okumayı seviyorum.Yani okuyarak dinleniyorum.
Kitabı okurken yarısına geldiğinizde Sezen Aksu’dan Bir çocuk sevdim şarkısı ve kitap bittikten sonra Erkek Güzeli şarkısı kitabın manasına çok yakışmaktadır. (
Kişisel Tavsiyedir.)
Bir efsaneye göre bir kadın bir adama aşık olmuş. Ama ne kadın ne adam bunu fark edememiş. Yaşadıkları duygu yoğunluğu o kadar duygusuz yapmış ki onları aşkı görememişler.
Ailesinden inanılmaz derecede sevgi almış, güzel, kibar bir kadın varmış. Annesi ve babası birbirine çok aşık bir çiftmiş. Bir erkek kardeşi ve bir ablası varmış. Ablası
Bilsin cihân ki ben bu cihânin nesindeyim:
Bir ülkünün mehâbetinin zirvesindeyim.
Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;
Ben ırkımın şeref taçan efsanesindeyim.
Herkes bir özleyişle yaşar… Ben de öylece
Altaylar'ın ve Tanrıdağ'ın çevresindeyim.
Merdânelikle şöyle bakıp ayrılıklara
Son menzilin hüzün dolu kâgânesindeyim.
Artık vedâ zamânına pek fazla kalmadı;
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim...
Bir veda gibi geçmişin anıları gözlerimin önünde bir bir geçmeye başlamıştı, tıpkı boğulan bir adamın tüm yaşamının son anda gözlerinin önünden geçmesi gibi.
Son bir veda şiiri yazmak istedim.. Gelişini yazdım, gidişini yazdım, acımı, sızımı yazdım. Ama vedaya dair son satırı yazamadım, noktayı koyamadım. Şiir de, ben de eksik kaldık. Ne şiiri, ne de kendimi tamamlayamadım..
Öteki Düşler kitabı kısa 14 öyküden oluşuyor. Genel olarak 1 2 bölümünde sıkılsam da beğendiğim bir kitap oldu. Yazarın dili gayet akıcı ve gerçekten okuyunca insanı saran bir bütünlük var.
Öteki Düşler Önsöz niyetine isimli bölümde; düş dünyamıza yapılacak bu yolculuğun anlatılımı, Seçilmek isimli bölümde; bir sanat eserinin betimlenmesi, Gazozuna Maç isimli en sevdiğim bölümde merhum Atilla Bölükbaşı ve futbol hatıraları anlatılıyor.
Dönüş isimli bölümde; siyasi bir suçlunun hatıraları, Pembe Taka isimli bölüm 1981 tıp mezunlarına atfedilmiş, Titanicus Amcaya veda bölümünde özlenen hatıralar ve ölüm teması, Neden? isimli bölümde; siyasi hatıralar, Beter Amca'nın Son Masalı isimli bölümde Masallar ve hikayeler, Şaire Mektup isimli bölüm en sevdiğim
Behçet Necatigil ve ustalığı hakkında bilgiler veriyor.
Portakal Kabuğu Yoldaşı isimli bölümde Orta Amerikalı yol arkadaşı, Güllerin Getirdiği isimli bölümde eskimeyen dostluk, Randevu isimli bölümde ise Afrika'da safari yolculuğuna çıkıyoruz. Kesinlikle tavsiye ediyorum 10 üzerinden 9.
"Gerçi çocuklar, oyun arkadaşlarını kolay kolay unutmazlar." Sayfa 38
"Ölümlü olmak bunca acıklı mı, korkunç. Peki olmamak sanrısına kapılıp gelişigüzel yaşayabilmek mi beceri isteyen kolay iş?" Sayfa 83
"Bizi kimi kitaplara, mektuplara, yapılara çeken kendimizden dışarı çıkmak." Sayfa 128
"Tekin değildir öteki dünyalara göçmüş ötekilerle düşlerde buluşmak." Sayfa 157