"Ey fazilet sen kuru bir kelime imişsin ! "
Bir çok tecrübelerim , bana ,faziletin bir sonbahar yaprağı kadar kuru , kupkuru ve sapsarı bir mefhum olduğunu öğretti. Bu son tecrübe en kuvvetli misaldir.
sen olmadığın vakit büyük yalnızlığım var
dalgaların kendilerini taştan taşa vurmaları
sonbahar yıldızlarının sessiz sedasız çırpınmaları
ve büyük yalnızlığım var
biliyorsun hani o
rüzgarın gözüne karanlık bir yelken gibi açtığım
içimsıra vahşi bir kadın gibi taşıdığım
yalnızlığım
Çekip gittiğin sokağın, köşebaşında....
Üşüyorum....
Gülüşüne, sesine hasret....
Saçlarım uçuşuyor, gecenin uğuldayan rüzgarında.
Yıldızlar dokunuyor sanki elime....
Gecenin içinden bir geceye daha"merhaba"diyorum.
Soluğum kesiliyor sanki! Tam şuramda,
Sol yanımda....
Buralarda güneş hep batıyor.
Yıldızlarda parlamıyor artık.
Yine o eski şarkı çalıyor.
Ta uzaklardan geliyor sesi.
Ve bütün dinlediğim şarkılar (sen) oluyor.
Gördüğüm bütün renkler seni anımsatıyor.
Kayboluyor hayalin gökkuşağının içinde.
Sonbahar rüzgarı gibi esip geçiyor işte,
Öylesine....
Öylece....
Islak kaldırımları kucaklıyorum son kez.
Başımı alıp gitsem diyorum....
Bir başıma....
Sessizce,kimsesizce....
Öylesine....
Öylece.....
F. K
'Göğe Bakma Durağı' adlı şiiri 'Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir' ve 'Turnam, Bir Gün Bırakmıyacağım' kitaptan en beğendiklerim oldu ve Turgut Uyar'ın da dediği gibi bence de insan sevdikçe iyileşiyor.
"...Hiçbir zaman dertsiz kalmadı gönlüm Bir çift gözden, bir yapraktan, bir kuştan.
BEYAZ LÂLE
Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
ufak tebessümler ile taş, duvar
ve sanki hiç doğmamış kadar
geçimsiz bir sonbahar kadını
biz kırk metrekareye dört kişi sığdık
zahmetine katlanılmış şu soğuk şu hain
şu hüsrana mahkûm yontmaları duvarlara dizdik çeşitli el işleri çekiyor canım işte
kocakarı çeyizlerinden
kımıldaması zor geliyor
hangi kolum ulaşmak istese yahut
hangi ruhun
İstanbul ağrısı
kanatları parça parça bu ağustos geceleri
yıldızlar kaynarken
şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
sen
eğer yine İstanbul'san
yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları
büyüteceğim
pançak pançak şiirler tüküreceğim
demek yine ben
limandaki direkler
Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Gözyaşı umut ve ihtiras
Bizimkisi alev gibi biraz
Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Ateşle su dikenle gül gibi