Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor, neyi seversem ölüyor. İşte üç sene evvel bir sonbahar akşamıyla beraber ölen genç kızlık rüyalarım, kendi küçüklerim, sonra Munise, onun arkasından belki kalbimin öksüzlüğünü avuturlar diye ümit ettiğim talebelerim. Yavrularını tehlikede gören bir ana kuş hırçınlığıyla üstlerine titrediğim bu şeyler, sonbahar yaprakları gibi birer birer sararıyor, dökülüyor. Daha yirmi üç yaşıma girmedim; yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu.
Tabiat
Bir sonbahar akşamı Çığşardan aşağı iniyordu. Çınar yaprakları kırmızıydı. Ardına gün vurmuş bir kırmızılık... Korkudan sıra buldukça, hep bu geliyordu gözlerinin önüne, kim bilir neden. Bir su akıyordu. Suyun yüzü kırmızı yapraklarla döşeli. Su değil çınar yaprakları akıyor aşağılara.
Reklam
''Dışarda ağaçların yapraklarını oynatarak esen bir sonbahar rüzgarı, bu ölüme mahkum yaprakları henüz koparamıyordu. Bu minimini yeşil mevcudiyetler bile içlerinde bu kadar kuvvetli bir mücadele ve mukavemet(dayanma ,karşı durma) kabiliyeti taşırlarken ,kendisinin karanlık düşüncelere dalması doğru olamazdı.''
Sayfa 175Kitabı okudu
(...)Hayal Banu’nun iki eliyle tutup “Buyrunuz efendim!” diye başını yere eğerek sunduğu tepsi küçüktü ve şair, güllerle müzeyyen tepsiyi almak için iki elini birden uzattığında birden böylesi bir sofrayı sıradan bir insanın hazırlamayacağını düşündü ve gayriihtiyari karşısında duran kadının yüzüne baktı. Bakmak değil de daha periye uğramak gibi
Sonbahar gelince kızarıp tunçlaştıkları sırada yapraklar da çiçek olurlar. Öyle çiçekler ki ne çingene sarısı, ne burun kanı rengindedir; ne arsızca açılmış, ne şımarıkça sırıtmıştır; ne koca karınlı ne de leylek bacaklıdır; bütün renk asaletini ve biçim kibarlığını nefislerinde toplamışlardır. Yerlere bir Firavun mezarından çıkarılmış küflü altın gibi serpilirler; vazolara koyamazsınız, zira siyah kadife mahfazalarda vitrinlere dizilmeye layıktırlar. Yaprakları seviniz, çiçeği kim olsa sever!
Bahar, yaprakları acar, çiçekleri ortaya saçar. Yaz, yemişleri toplar. Sonbahar eleştirir. Kış, öldürücü darbesini indirir. Ölümü vurgular. Değeri, ölümle tartar. Uygarlıklar ve kültürler, bu tarihi mevsim sınavlarından geçtikten sonra ayakta duran değerleriyle var olurlar, yaşamlarını sürdürürler. Diriliş, kış ortasında bahara hazırlık çağrısıdır. Sonbahar hastalarının, ya da yaz başakçılarının yalancı çağrılarına kulak tıkayanlar, bu çetin hazırlığın erleri olabileceklerdir. Bu seslere aldananlar ise, baharın ilk selinde sulara kapılacaklar ve zamanın sürükleyişiyle eriyip yok olacaklardır.
Reklam
DEĞİŞTİREN ADAM Bir sonbahar günüydü.Ağaçların yaprakları dökülmeye başlamıştı. Londra'da bir doktor muayenehanesinin bekleme odasında oturan beyaz saçlı adam, yaprakların dökülmesini hüzünlü bir gülümsemeyle seyrediyordu.Biraz sonra gelen hemşire: -“ Bay Winkelman, doktor sizi bekliyor.” dedi. Winkelman sakin bir tavırla doktorun gösterdiği koltuğa oturdu.Doktor konuşmaya başladı: -“Bay Winkelman ,kliniğin doktorları,beyninizin sol kısmında bir ur bulunduğu konusunda aynı düşüncedeler.Hemen ameliyat olmanızı öneririm. Winkelman'ın yüz hatları gerildi: - İngiltere'de böyle bir ameliyatı yapabilecek bir operatör var mı? Doktor: -Doğrusunu isterseniz, Amerika'da yaşadığınıza göre orda ameliyat olun.Zaten sizi ameliyat edebilecek tek operatör, Charles Wronkow da orda. Winkelman doktorun elini sıktıktan sonra muayenehaneden ayrıldı. Oteline giderken derin derin düşünüyor ve yere dökülen yaprakları ayaklarıyla yavaşça itiyordu. Birkaç gün sonra Londra gazetelerinde, bilim dünyasında üzüntü yaratan bir haber yayınlandı.Habere göre, tanınmış Amerikalı operatör Dr. Charles Wronkow İngiltere'de tatilini geçirirken intihar etmişti.Polis ise Wronkow gibi tanınmış bir doktorun neden Charles Winkelman adı altında, kentin yoksul bir mahallesindeki otelde kaldığını merak ediyordu. Gönderen: Ümit Ortaç
280 syf.
8/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
2006 yılında Fransa'da büyük ilgi gören "Kirpinin Zarafeti", hakkında hiç bir şey duymamış olmama rağmen arka kapak yazısının etkisiyle okuduğum bir roman. Çabucak bitmesin diye ağırdan aldığım, geçen pek çok cümleyi teker teker yazdığım mükemmel bir eser. Bir apartmanda gelişen sıradışı bir dostluk konu ediliyor. Çevresinde olan
Kirpinin Zarafeti
Kirpinin ZarafetiMuriel Barbery · Kırmızı Kedi Yayınları · 20207,5bin okunma
Bilirim yağmur değmemiştir saçlarına Sonbahar rüzgarları savurmamıştır onları hiç Ben şimdi böyle kırikindi yağmurlarını beklerken Seninle ıslanmak isterdim sağanaklarda Bilirim kuşlar kadar nazenin bir kalbin vardır senin Gökyüzü kadar ferah bir dinginlik yüzünde Hiç şiir yazılmamış hüzünlü gözlerinden alır güneş parlaklığını Dua eden çocuksu ellerin kimseye değmemiştir bilirim Ve derin bir ah çekip altını çizdiğin şiirler değer bazen kalbine Uzun upuzun bir hikaye düşlersin , benim gibi, bilirim Sonra sen gelirsin aklıma Sonbahar yaprakları düşer avuçlarıma Susunluklar savurup coğrafyama İçime dinginlik veren hülyalarımı düşünürüm Bilirim şehrin sen yaşadığın için dünyanın en kutlu beldesidir Ve ne zaman kesişir yollarımız bilemem Bildiğim bir şey varsa sevgilim Dualarım bir gün kabul olursa Bu şehrin tarih kokan sokaklarının birinde Seninle karşılaşmayı dilerim.. / M.Akif Baltacı
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.