Art arda eklenen minik zamansızlıklar zamanı oluşturur. Sonra, daha büyük bir ölçekte, kâinat: bütün evrenin döngüsel bir süreç, bir genişleme ve daralma salınımı olduğunu, öncesi ve sonrası olmadığını düşünüyoruz. Yalnızca, içinde yaşadığımız büyük döngülerin her birinin içinde doğrusal zaman, evrim, değişme vardır. O halde, zamanın iki özelliği var. Birincisi onsuz hiç değişmenin, ilerlemenin, yönün veya yaratmanın olmadığı ok, akan ırmak var. Sonra da onsuz karmaşanın hüküm süreceği, anların anlamsızca art arda dizileceği, saatlerin, mevsimlerin veya verilen sözlerin olmadığı bir dünyada yaşayacağımız çember veya döngü var.
İslâm’a, Kur’an’a karşı olanlar, Mü’minlere zulüm, baskı yapanlar, Kabirde “Rabbim Allah” diyemezler, Dinini, peygamberi bilemezler, Onlar için dua etmek günahtır, “Allah rahmet etsin” demek yasaktır. Çünkü Allah duayı yasakladı, “Velâ tekum alâ kabrih” buyurdu. Onlara dünyadan hiç sevap gitmez, Kabir azapları hiç hafiflemez... Kıyâmete kadar azap çekerler, “Ah! Yalan dünyaya aldandık” derler...
Sayfa 30 - Ahmet Tomor, Adapazarı, 1443 / 2021, 22. Baskı, s. 30Kitabı okudu
Reklam
Kur'an Neden Türkçe'ye Çevrildi? Tersten bir soru bu sorunun yanıtı aslında! Kur'an-ın Türkçe okunmasından kimler ve neden şikayetçi? Çünkü din kitaplarının anlaşılır bir şekilde okunması korkunun ölümü demektir. Korku ölürse din ölür, din ölürse dinden yarar sağlayan din satıcılarının çıkarı kesilir. Her okulun karşısına
küçük gecemde benim, yazık rüzgarın ağaç yapraklarıyla randevusu var küçük gecemde benim, yıkım ıstırabı var kulak ver duyuyor musun esişini karanlığın ben yapayalnız, bu mutluluğu seyrediyorum bağımlıyım kendi umutsuzluğuma
Ve bu yorgun bu hüzünlü yüreği, benim değilmiş gibi hiç kimse görmeden, şöyle bir yol kenarına bıraksam..
Bazen anlar zordur, bazen günler, bazen dönemler; bırakma kendini... Bazen insanlar zordur, bazen olaylar, bazen durumlar; bırakma kendini... Bazen düşünceler zordur, bazen duygular, bazen davranışlar; bırakma kendini... Sabah olur, kalkmak istemezsin. Kalkmak zordur. Hele sonrası zorun zoru gibi gelir. Enerjin olmaz, moralin zaten hiç yoktur. Saçın başın dağılmış, kolun kanadın kırılmıştır. Ne giydiğin önemsiz olur ne yediğin gibi. Ya yemekten kaçarsın ya yemeğe vurursun kendini. Sıcağı sevmezsin soğuğa tahammül edemezsin. Her şey bir yük, sevilmesi imkansız bir mecburiyet gibidir. Kalkmak, giyinmek, yıkanmak, yürümek... Bırakma kendini... Sevgin azalır kendine karşı, insanlara ve dünyaya karşı. Hayallerini kaybedersin, ümitlerini sonra, en son inancını. Gelecek yoktur artık düşünce dünyanda, geçmiş ise unutulsa daha güzel bir dert olarak var olur. Şimdiyi sorsalar şimdi ne dersin? Bırakma kendini.... İnsanlar yorar en çok. En uzağından en yakınına. Soğuk tavırları kafana takar, sıcaklardan rahatsız olursun. Yaklaşanı uzaklaştırır, yardım etmek isteyenden sen uzaklaşırsın. Gördüğünde memnun olduğun insanların sayısı azalır, azalır... Bir gün onlar da biter, aynaya bile bakmak istemezsin. Nazik, düşünceli, hassas olmak çok zordur artık. Empati yapmak, anlayış göstermek, tahammül etmek imkansız gelir. Bırakma kendini.... Gözünü karartma, gönlünü daraltma. Buraya kadarmış deme, burası kadermiş...
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.