Bende bir tevazu hastalığı varmış bir aydınlanma yaşadım. Ama atalarımızın hakkını vermek lazım ki fazla tevazunun sonu da vasat insandan akıl dinlemeye çıkıyor.
Bunun üniversitede ortaya çıktığını düşünüyorum. İnsan belli bir standartın üstünde yetiştirilince ve başka türlüsünü bilmeyince dışlanabiliyor. Özellikle maddi durumu iyi olan kişiler
Vasat hayatlarımız var bizim de. Şık profil fotolarımızın altına gizlediğimiz vasat kimliklerimiz, vasat arkadaşlıklarımız, vasat sohbetlerimiz var. İtimadımız kendimize. Her sohbetin sonu aynı cümleyle ''Haftaya bir görüşsek ya, tamam anlaştık, haftaya haberleşiyoruz'' Yalan. O hafta gelmiyor. Gelmeyecek de. Vasat oyuncularız. Arka direğe astığımız top ağlarla buluşacak sanıyoruz. Buluşmayacak. Beklediğimiz pas gelmeyecek. Vasat maçlar seyredip vasat yorumcuların vasat buldukları futbolcuları konuşuyoruz. Ha diyeceksin sonunda ne oluyor? Ne olacak, top dönüyor, yine Almanlar kazanıyor.
Peri Gazozu ndan sonra okudum. Aynı akıcılığı bulamadım. Bunu kesinlikle öncelikle söylemem lazım. Zaten biliyorsunuz bir yazarın bir kitabına aldanıp da çok kitap alma ve mağdur olma durumunu yaşayan çok
İnsanlara saygı duyup onları eleştirmediğiniz zaman bir süre sonra kusursuz olduklarını zannedip, sizde kusur bulma hakkını kendilerinde görürler. İbn-i Haldun haklı; “Fazla tevazunun sonu, vasat insandan nasihat dinlemektir.” Her şey gibi, tevazunun fazlası da zararlı. Unutma.
Nuri Bilge diyor ya hani; “Mütevazılık falan hiçbir zaman gerçek bir üst değer olamamıştır bizde. Bir ortamda mütevazı olmaya kalkarsanız saygı hemen azalmaya başlar hissedersiniz.” Fazla tevazunun sonu vasat adamdan nasihat dinlemektir. Ve bu, insanın kendine saygısızlığıdır.
Kitabı az önce bitirdim, çok güzeldi. Aslında çok dalgalanmalı geçti, kitabın kapağı çok çocuksu (vasat) durduğundan beklentimi düşürmüştüm aslında (genelde bu tarz kapaklardan güzel kitap çıkmıyor, sözüm meclisten dışarı) Kitap ilk çok klişe başlamıştı, ana karakter fazla sinir bozucu bir tipti fakat daha sonrasında ilerleyiş, karakterlerle birlikte güzelleşti. Yazarında en son notlara yazdığından anladığım kadarıyla sonu bu şekilde planlamamıştı, plananandan daha güzel olduğu kesin ama :)
Kitapta Daniel nedense bana
Bin Öpücük kitabındaki erkek karakteri anımsattı. Tam kafayı rahatlatacak hafif güzel bir kitaptı...
Şahane Bir ÖlümSarah J. Schmitt · Martı Yayınları · 2020106 okunma
Kitap Osamu Dazai'nin İnsanlığımı Yitirirken'inde okuduğum gibi, ona has diliyle başlıyor. İlk öykü olan Yeşil Bambu gerçekten etkileyici bir hikayeye sahipti ve önemli anlamlar, mesajlar içeriyordu. İkinci öykü olan Aşk ve Güzellik Hakkında insanların hem düşünce yapısı hem de genel hatlarıyla birbirinden ne kadar farklı olduğunu, bir aile üzerinden anlatarak bize gösteriyordu diye düşünüyorum. Beş kardeşin beşi de apayrı dünyalardı ve yarattıkları hikaye de bunu güzelce gösteriyordu - son öykü de bunun bir nevi devamı gibiydi zaten ama özellikle sonu bunun kadar etkileyici değildi - Fakat bu ikisinden sonraki öyküler için çok bir yorum yapamıyorum, üstümde gerçekten etki bırakmayan bence oldukça vasat olan öykülerdi onlar. Belki bir tek Denizkızı Denizi adlı öykü dürüstlük kavramını sorgulatışıyla biraz daha öne çıktı bu diğer öykülerde ama o bile çok etki edemedi bana. Romanesk adlı öykünün içindeki kısa öykücükler güzel başlasa da devamları aynı verimi vermedi ve yine beğenimi alamadı diyebilirim mesela.
Özetlemem gerekirse öyle çok ahım şahım bir kitap olmadı ve kısalığına rağmen kendimi verip de öyle bir solukta okumadım. Önerir miyim bilmiyorum ama belki siz de bir şans verip kendi fikirlerinizi oluşturabilir, kitaptaki öykülere bağlanmaya çalışma çabasında bulunabilirsiniz. Ama kesin olarak alın, okuyun, okutun demiyorum.