Yaşar Kemal'in son romanı Tek Kanatlı Bir Kuş, sürükleyici bir kurgu ve gizemli bir atmosferle okuru sayfalara bağlayan bir eser. Yokuşlu adında hayali bir kasabada geçen hikaye, yeni posta müdürü Remzi Bey'in bu kasabada karşılaştığı tuhaf olaylarla örülüyor.
Roman, Anadolu insanının geleneklerini, inançlarını ve korkularını ustalıkla resmediyor. Yokuşlu kasabasının sakinleri, tek kanatlı bir kuşun uğursuzluk getirdiğine inanarak kasabaya girmesine izin vermiyorlar. Bu durum, Remzi Bey'in merakını uyandırıyor ve kasabanın karanlık sırlarını keşfetmeye başlıyor.
sadece fantastik bir roman olmanın ötesinde, gerçeklik ve hayal arasındaki sınırları sorguluyor. Remzi Bey'in yaşadığı olaylar, okurun da kendi inançlarını ve algılarını sorgulamasına yol açıyor. Roman, bireyin ve toplumun korkularıyla yüzleşmesini, önyargıların yıkılmasını ve gerçeğin keşfedilmesini anlatan bir metafor olarak da yorumlanabilir.
sade ve akıcı diliyle bu kısa romanda oldukça yoğun bir atmosfer yaratıyor. Hikayenin gizemli ve fantastik unsurları, okuru sayfalara bağlıyor ve merakını canlı tutuyor. Romanın kurgusu da oldukça sağlam ve sonuna kadar heyecanını muhafaza ediyor.
Eğer gizemli hikayeleri ve Anadolu insanının gerçekçi tasvirlerini seviyorsan, Tek Kanatlı Bir Kuş'u kesinlikle okumalısın. Yaşar Kemal'in ustalıklı kaleminden çıkan bu kısa roman, seni hem düşündürecek hem de eğlendirecek.
2024 senesinin bir kitabi daha benim için okuma tarihimin tozlu sayfaları arasında yerini aldı. İlk defa bir eseri okuduktan ve aldığı 2021 Nobel Edebiyat Ödülü'nden sonra sonuna kadar hak ettiğini sizlere samimiyet ile söyleyebilirim. 10 üzerinden şimdiden 10.
Önce dikkatimi çeken nokta Salim karakteri üzerinden başlayan hikayemiz
Uzun zamandır, hiçbir kitap hakkında inceleme yazmamıştım. Gerçi bu hesabı sadece kendim için yaratmıştım en başında. Şimdi de bu incelemeyi gelecekte bunu yeniden okuyacak kendim için yazıyorum. Burası benim haritam, kendimi kaybettiğimde dolaşıp, kendimi kendime gösterdiğim bir yer. Bu zamana kadar başucu kitabım olacak bir kitap bulmamıştım.
Hayatın bize reva gördüğü bütün acıların üstesinden gelebilmek için çırpınıp durmaya değer miydi? Bize bunca saçmalığı bütün acımasızlığıyla dayatan hayat da neyin nesi oluyor? Kaderinin benim ellerimde, şu an parmağımın ucunda olduğunun farkında değil mi? Önüme koyduğu şeyleri sonuna kadar sorgusuz sualsiz kabul edeceğimi zannediyorsa yanılıyor. Ben ne zaman istersem hayat orada biter.
"İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen,
gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma...
Sonra en mühimi: Kendini halinden şikayet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun."
Artık hayal edecek hiçbir şeyim kalmadı. Yapabileceğim tek bir şey kaldı artık o da susmak ve hiçbir şey anlatmamak.Hayatımın sonuna kadar ya da hiç değilse insanlar beni unutuncaya kadar susmak. Yeniden kimsenin tanımadığı zavallı bir berduş oluncaya kadar susmak.
Daha fazla Agatha Chtistie kitabı istiyorum!
Ahmet Ümit’in bir videosunda bu kitabı önerdiğini görünce, yazarın kalemini de sevdiğimden ona güvenerek bu kitaba öncelik vermem gerektiğini düşündüm ve okuduğuma oldukça memnun oldum.
Roger Ackroyd Cinayeti, Agatha Christi’den okuduğum üçüncü kitap ve tek kelimeyle bayıldım.
Yine çok iyi bir kurgu ve her sanığın katil olabileceği düşüncesiyle sonuna kadar ilerlesem de katilden emin olamadım.
Her an heyecanın dorukta olduğu oldukça keyifli bir polisiyeydi.
Konusuna gelecek olursak King’s Abbot sakinleriyle kendi halinde bir köydür.
Dul bir kadının ölümü, köyde asılsız dedikodulara yol açarken bir de Roger Ackyord cinayete kurban gidince artık tüm ev halkı şüpheli konumundadır.
Bu sırada emekliye ayrılan ve sakız kabağı yetiştirmek üzere King’s Abbot köyüne yerleşen Hercule Poirot, bir anda kendisini cinayeti araştırırken bulur ve üstün zeka, kabiliyet ve tecrübesiyle katili ortaya çıkarmayı başarır.
Polisiye/gizem türünde okuma yapmayı sevenlere tavsiye ederim
“Ah, para! Dünyadaki bütün kötülükler paranın ya da parasızlığın sonucu değil mi?”
"Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklıklığına yer yok." Oturduğu yerden insanları tanıyamayacağını söyledim. Bu tutumla kimseyle arkadaş olamazdı." Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım," dedi." Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur."
Ama "sevgi" pazarda alınıp satılan bir mal değildir, tartıya vurulmaz. Sevginin verdiği mutluluk, zihnin mutluluğu gibidir, canlı olduğunu hissetmenin mutluluğudur. Sevginin amacı sevmektir; yalnızca sevmek, sonuna kadar sevmek.
Kur'ân insanlara, onun emir ve yasaklarına göre hareket etsinler, okuyup inceleyip gerekenleri yerine getirsinler diye indirildi. Oysa sizlerden biri başından sonuna kadar bir harf bile eksik bırakmaksızın okur da, okuduğunu uygulamaya koymaya hiç yanaşmaz!