Bizi mutsuz eden, bir olay, bir konu, bir kişi değil aslında; bizim o olay, o konu, o kişi hakkındaki kendi yorumumuz, kendi düşüncemiz, kendi senaryomuz...
Bakış açımız, penceremizin konumu, yorumumuz öyle büyük fark yaratabiliyor ki tüm tavrımızı, tüm tutumumuzu belirliyor ve duygularımızı hangi yönde yaratıp geliştireceğimizin kararını veriyor!
Olay oldu, söz söylendi, her ne olduysa oldu;
sormadan, soruşturmadan, iletişime geçmeden, biz onun üzerinde düşünmeye, yorum yapmaya, senaryo oluşturmaya başladığımızda sanki bir otobüse biniyoruz ve üstüne üstlük otobüsün direksiyonu, yani kontrolü de bizde değil!
Hemen inmeliyiz o otobüsten, yoksa o otobüsün bizi götürdüğü her yere gitmek zorundayız!
Dik yokuşlar, keskin virajlar, belki uçurumların kenarlarından geçme olasılığımız büyük!
Hatta uçurumlara düşmek ve zarar görmek de çok mümkün!
O otobüse binmemek en doğrusu...