Tarihin her döneminde bazi cinsellik biçimleri teşvik edilirken, diğerleri amansızca cezalandırılmıştır. Bir ya da iki asır geriye veya ileriye gittiğimizde ya da bir ülke sınırını geçtiğimizde, bir toplumun zararsız eğlencesinin bir başkasının en ağır suçu olduğunu görürüz.
Sokrates
Örf ve adetler de zor kımıldayan bir ata benzer. Onu harekete getirmek, donmaktan kurtarmak için, ferdi kıymet yaratmalarına ihtiyaç vardır. Bu kıymet yaratmaları, ona önce karşı gelir ve fakat neticede tekrar ona karışır. Bu suretle her kıymet varatışı örf ve adetlerde yeni bir genişlemeve sebep olur. Sokrates örf ve adetlere karşı kovan ve Aiskhvlos un. Prometheus'un dilinden yaptığı kehaneti, hakikat haline getiren, yani Zeus'u Olympos'tan atan Titan'lara benzer. O, akın ışığı ile Zeus'un asasını kararttı; ve yıkılmaz olanı yıktı. Müdafaa ve şahadeti ile de ahlâk normlarının ebedi asasını ahlâk kahramanının eline verdi. Bu suretle, ahlâk sahasında, aklın nazari boşluğunu aksiyonla tamamlıyarak akla olan güvenini, ahlâka olan imanıyla tamamladı
Sayfa 204 - İstanbul Matbaasi
Reklam
Böyle bir çabada (Dünya Düzeni kurmada) başarılı olunması için hem insanlarin şartlarındaki çeşitliliğe, hem de insanların köklü özgürlük arayışlarına saygı duyan bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu anlamda bir düzenin geliştirilmesi gerekmektedir; böyle bir düzenin zorla dayatılması ise mümkün değildir. Özellikle de iletişimin anında gerçekleştiği, devrimci bir politik akışkanlığın var olduğu bir çağda geçerli bir durumdur bu. Herhangi bir dünya düzeni sisteminin sürdürülebilmesi için, onun yalnızca liderler değil, vatandaşlar tarafindan da adil olarak kabul edilmesi gerekir. Bu düzen iki gerçeği yansıtmalıdır: özgürlüğü içermeyen bir düzen anlık coşkularla sürdürülse bile sonunda kendi karşı ağırlğını yaratır; gelgelelim, barışı koruyacak bir düzen çerçevesi olmadığında özgürlük de ne güvenceye alnabilir, ne de sürdürülebilir. Kimi zaman deneyim yelpazesinin zıt kutupları olarak tanımlanan düzen ve özgürlük bunun yerine birbirlerine bağımlı olarak görülmelidir.
Ortadoğu'da Sünni-Şii ayrımının her iki tarafından cihatçılar, dinlerinin köktenci modeline dayalı küresel devrim vizyonu macerasıyla toplumları ayrıştırıp devletleri parçalıyorlar. Devlet ve ona dayalı bölgesel sistem de, unsurlarının meşruiyetini reddeder ideolojilerin ve birçok üilke de yönetimin silahlı kuvvetlerinder daha güçlü olan terörist milislerin saldınlartyla tehlikeye düşmüs durumda. Egemen devlet kavramlarını benimsemekte bazı açılardan en çarpıcı başarıyı elde etmiş bölge olan Asya ise alternatif düzen kavramlarını hâlâ nostaljiyle hatırlıyor ve bir yüzyıl önce Avrupa düzenini cökertmiş olan türde rekabetler ve tarihsel iddialarla kaynıyor. Neredeyse her ülke kendini "yükselişte" sayıyor ve anlaşmazlıklar çatışmanın eşiğine sürüklüyor. ABD Vestfalya sistemini korumakla, güç dengeleri ve iç işlere müdahale etmeme önermelerini ahlaka aykırı ve çağdışı sayarak elestirme arasında gidip gelmis, bazen her iki yaklaşımı birden sergilemiştir. Barışçı bir dünya düzeninin kurulmasında kendi değerlerinin evrensel geçerliliğini vurgulamayı sürdürmekte ve tüm dünyada bunları koruma hakkını elinde tutmaktadır. Yine de, ik kuşakta hepsi idealist emeller ve yaygin bir halk desteğiyle başlamış, ama ulusal bir travmayla sonuclanmış- iç savastan geri çekildikten sonra, (hâlâ muazzam olan) gücüyle ilkeleri arasındaki ilişkiyi tanımlarken bocalamaktadır.
İnsanı anlamak insanın dilini anlamaksa, toplumu anlamak da toplumun dilini anlatmaktır. Sosyoloji, dili daima kültürün veya iletişimin bir unsuru olarak anlar. Sosyolojinin bu tavrı, dili bir zeyl veya bir çerçeve olarak ele alır. Bu da dilin kendi gerçekligini ortadan kaldırır. Çünkü, dili kültürün veya iletişimin bir unsuru, ikincil bir unsur olarak kavramaya alışmak, dilin aslî bir unsur, bütün çerçevelerin çerçevesi ve energia olduğunu görmezlikten gelmek demektir.
Sayfa 156 - Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.