Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yurttaşlar temsilcilerini, başka değişiyle yönetim organının en etkili üyelerini doğrudan kendileri seçmeye başlayınca, bu temsilcilerin hemen yalnız seçmenlerinin duygularını dile getirmeye özen göstermemesi, seçmenlerin de bu uysallığı onlardan bir ödev gibi istememesi olanaksızdır. Söz konusu olan, bu iki yan arasında bir vekillik sözleşmesi değil midir?
Sayfa 120
Rousseau'nun öğretisinin temelinde de bunlar vardır; bizim meclis uygulamalarımızın temelinde de, aşağı-yukarı aynı düşünceler bulunmaktadır. Bu yüzden bunların nedenlerini bilmek son derecede önemlidir. Kuşkusuz düşüncelerde bir yanılmadan ileri geldiklerini, bayağı bir mantık yanlışı olduklarını, bu yanlışı düzeltmek için onu dile getirmenin, kanıtlı olarak göstermenin, o düşüncelere geri dönülmesini eğitimle, uygun öğütlerle önlemenin yeterli olacağını söylemek kolaydır. Ama bireylerin yanlışları gibi toplumların yaptığı yanlışların da nesnel nedenleri vardır ve onları düzeltmek, ancak o nedenler üzerinde etkide bulunarak olanaklıdır. Renk körlerinin renkler konusunda yanılmaları, onların görme organlarının bu yanılmaya neden olacak biçimde yapılmış olmasından dolayıdır; istendiği ölçüde uyarılsınlar, her şeyi gördükleri gibi görmekte süre gideceklerdir. Bunun gibi, eğer bir halk devletin rolünü, onunla girmek durumunda olduğu ilişkilerin niteliğini böyle tasarlıyorsa, toplumsal durumda bu yanlış tasarıma yol açan bir şey var demektir. Bu organik yapı değiştirilmedikçe, hiçbir azarlama, hiçbir çağrı, o yanlışı ortadan kaldırmaya yetmez. Kuşkusuz hastaya rahatsızlığını ve bunun yol açtığı sakıncaları açıklamak yararsız değildir, ama iyileşebilmesi için onun koşullarını kendisine göstermek gerekir ki onları değiştirebilsin. Böyle değişimler ise güzel sözlerle olamaz.
Sayfa 119
Reklam
Bir devlet hem demokratik, hem de güçlü biçimde örgütlenmiş olabilir. Gerçek özellikleri iki tanedir: 1) Yönetim bilincinin daha geniş olması. 2) Bu bilinç ile bireysel bilinç kitlesi arasında daha sıkı iletişim olması.
Sayfa 112
Devlet, gerek yönetim yoluyla, gerek seçimler aracılığıyla, toplumun en uzak ve en karanlık katmanlarında bile neler olduğundan bilgilenir; bunlar da siyasal çevrelerde olup biten olayları öğrenirler. Yurttaşlar oralarda geçen kimi görüşmelere uzaktan tanık olur, kararlaştırılan önlemleri bilir ve onların yargıları ile düşüncelerinin sonucu özel yollarla devlete ulaşır. İşte demokrasiyi oluşturan şey, gerçekten de budur. Devlet başkanlarının ya da yöneticilerinin şu ya da bu sayıda olmasının pek önemi yoktur; temel önem taşıyan ve belirleyici olan şey, bunların toplumun bütünüyle nasıl iletişim kurduğudur.
Sayfa 109
Devletin toplumsal düşüncenin organı olduğunu söylemiştik. Bu, her düşüncenin devletten kaynaklandığı anlamına gelmiyor. Ama bunun iki türlüsü vardır. Birisi ortak kitleden gelir ve orada yaygındır; toplumun ortaklaşa işlemiş olduğu ve bütün bilinçlere dağılmış olan duygulardan, özlemlerden, inançlardan yapılmadır. Öteki, devlet ya da hükümet denilen özel organ içinde işlenmiştir. Her ikisi birbiriyle sıkı sıkıya ilişkilidir. Toplumun tüm genişliği içinde yaygın durumda bulunan duygular devletin aldığı kararları etkiler; buna karşılık devletin aldığı kararlar, Meclis'te öne sürülen düşünceler, söylenen sözler, bakanların aldığı önlemler, bütün toplumda yankılarını bulur ve orada dağınık durumdaki düşünceleri etkiler. Ancak bu etki ve karşılığındaki tepki ne denli gerçek şeyler olsalar da, toplum psikolojisinin birbirinden çok farklı iki biçimi vardır; birisi dağınık, öteki ise örgütlü ve bir özekte yoğunlaşmış. Birisi, söz konusu dağınıklığının sonucu olarak bilinçaltının alacakaranlığında kalır. Çocukluğumuzdan beri etkisi altında kaldığımız bütün bu toplumsal önyargıların, şurada ya da burada oluşan ve bizleri şu ya da bu yönde sürükleyen bütün bu düşünce akımlarının pek bilincinde değilizdir. Bütün bunlar hiç de düşünülüp taşınılmış şeyler değildirler. Bütün bu ortak yaşamda bir kendiliğindenlik, otomatiklik, düşünülmemişlik vardır.
Sayfa 102
...sayısal açıdan düşünüldüğünde, hiçbir zaman demokrasi olmadığını söylemek gerekiyor.
Sayfa 100
Reklam
Toplumsal etkinliğe yol açan duygunun niteliğini ve örgütlenmenin tüm ayrıntılarını belirleyen şey, yönetenlerin sayısıdır.
Sayfa 99
Aristo'dan beri devletler, yönetime katılanların sayısına göre sınıflandırılmıştır. Montesquieu, "Eğer halk bütünüyle egemenlik erkine sahip ise, bu bir demokrasidir," diyor; "Eğer egemenlik erki halkın bir bölümünün elindeyse, buna soylu erki denilir." Krallık yönetimi, tek bir kişinin egemen olduğu yönetimdir. Bununla birlikte, Montesquieu'ya göre, ancak kral belli ve yerleşmiş yasalara göre yönetiyorsa gerçek bir krallıktan söz edilebilir. Tersine, "tek bir kişi, yasa ve kural tanımaksızın, her şeyi kendi istenç ve dileğine göre yürütüyorsa", krallığın adı baskıcılık olur. Görüldüğü gibi, bir anayasanın var olup olmadığı konusu bir yana bırakılırsa, Montesquieu, devlet biçimlerini yönetenlerin sayısına göre tanımlamaktadır.
Sayfa 98
Devletler var oldukça, bir toplumsal öz saygı da var olacaktır ve bundan daha yerinde hiçbir şey olamaz. Ama toplumlar öz saygılarını, en büyük toplumlar ya da en rahat toplumlar olmada değil, en adaletli, en iyi örgütlenmiş, ahlaki kuruluş açısından en iyi toplum olmada görebilirler. Kuşkusuz böyle bir zamana bir gün ulaşabileceğimizi varsaysak da, henüz bu yurtseverliğin tek başına egemen olabileceği bir zamanda bulunmuyoruz
Sayfa 97
...çatışmayı gideren şey, yurtseverliğin evrenselciliğin küçük bir bölümüne dönüşme eğilimi göstermekte olmasıdır. Çatışmaya yol açan şey ise, çok büyük sıklıkla başka türlü algılanmasından dolayıdır. Gerçek yurtseverlik, sanki yalnız dışarıya yönelik toplumsal eylem biçimlerinde kendisini gösteriyor gibidir; insanlar üyesi oldukları yurtsal kümeye bağlılıklarını, sanki ancak onu başka bir kümeyle çatışmaya sokan koşullarda fark edebiliyor gibidirler.
Sayfa 96
327 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.