"1934 yılında soyadı kanunu çıktı.
Herkes kendisine
soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri 'Eli açık', dünyanın en korkakları ‘Yürekli’, dünyanın en tembelleri 'Çalışkan' gibi soyadları aldılar. Her türlü
yağmada hep sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım.
Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime 'Nesin' soyadını aldım. Herkes 'Nesin' diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim
istedim." diyor Aziz Nesin.
Ben olsam hangi soyadını alırdım diye düşündüm bir süre.
Kim olduğumu hatırlatacak tek bir kelime
aradım. Çalışkan mıyım, tembel mi, umutlu muyum vasat mı, hayalperest miyim gerçekçi mi? Bilmiyorum.
Hangi kelimeyi koysam ismimin yanına bozuyor kelimeyi ismim.
Şu beni çıkarıp atsam içimden rahatlayacak gibiyim.
Benliğimi koyacak ve kollarımı biraz olsun
dinlendirecek bir raf bulamadım.
Şu'yum diyemedim.
Yol olsam yürünmez, dağ olsam aşılmaz, köprü olsam geçilmez.
Bir damla su olsam meleklerin taşıdığı, dünyaya çarptıkça kirlenirdim.
Bir taş olsam asıl yurttan gelen, dünya değdikçe kararırdım.
Saflığını koruyamadan yürümekle meşhurum.
Bir meltemle etrafa saçılır kimliğim.
ne adım var ne soyadım.
bilmiyorum ki ney'im.