Büyük velilerden olan Bayezid-i Bestami Hazretleri birgün tımarhanenin önünden geçmektedir. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü görür ,sorar: "Ne yapıyorsun?" Hizmetçi : "Burası tımarhanedir, delilere ilaç yapıyorum." "Benim hastalığıma da bir ilaç tavsiye eder misin?" "Hastalığını söyle." "Benim hastalığım günah hastalığı...Çok günah işliyorum." "Ben günah hastalığından anlamam...Ben delilere ilaç hazırlıyorum." Parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli(!) Beyazid-i Bestami Hazretleri'ne : "Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim "diye seslenir. Beyazid-i Bestami Hazretleri delinin yanına sokulur: "Söyle bakalım benim derdime çare nedir?" Deli(!) şu ilacı tavsiye eder: "Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır...Kalp havanında tevhid tokmağıyla döv , insaf eleğinden geçir , gözyaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir...Akşam sabah bol miktarda ye ...O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz." Bu güzel ilacı öğrenen Beyazid-i Bestami Hazretleri : "Hey gidi dünya hey ! Demek , seni de deli diye buraya getirmişler " deyip oradan ayrılır ...
Kolektivizm Yüzyılımızın tanrısı bu değil mi?
***** Evet, hep onu öyledim. Açıkça ve net biçimde. Sen duyamamışsan suç bende değil. Duyabilirdin tabii ama duymayı istemedin. Benim açımdan,bu, sağırlıktan da güvenli. Yönetmek istiyorum dedim hep. Ruhani atalarım gibi ama ben onlardan şanslıyım. Onların çabalarının meyveleri bana miras kalmış durumda. Büyük rüyayı gerçekleşmiş görmek de bana
Sayfa 903 - 903-911Kitabı okudu
Reklam
Şom ağızlılar!!!
Eğer bunlara omuz silker, aldırmazsanız, iyi insanlar çaresizlik içinde kıvranarak, "Aman Tanrı aşkına, insan çocuklara iyi şeyler öğretmezse, onlar doğruca günahın pençesine düşerler ve işe yaramaz serseriler olup çıkarlar!" diye feryat ederler. Hele yavaş olun, şom ağızlılar! Evet, elbette ki onlar sizin zihniyetinize göre işe yaramaz birer serseri olurlar. Ama asıl işe yaramaz olan, sizin zih­niyetinizdir. O şımarık çocuklar artık sizin telkinlerinize ve yakın­malarınıza kulak asmayacaklardır ve sizlerin oldum olası değer verdiğiniz, ağzınızda geveleyip durduğunuz saçmalıklara kulak as­mayacaklardır! Onlar miras hakkını ortadan kaldıracaklardır, yani sizin atalarınızdan kalma aptallıklarınızın varisi olmayı reddede­ceklerdir, atalarınızdan devraldığınız günahı**(teolijiye göre ilk günah) ortadan kaldıracak­lardır. Siz onlara "En yüce varlığın önünde başını eğ!" diye emre­derseniz, şöyle yanıtlayacaklardır: "Eğer o bize boyun eğdirmek istiyorsa, gelsin de kendi eğdirsin bakalım! Biz kendi isteğimizle boyun eğmeyiz!" Ve eğer siz en yüce varlığın öfkesinden ve size vereceği cezalardan dem vurup onları tehdit ederseniz, sanki onla­rı "sonra havhav gelir, seni ısırır" diyerek korkutuyormuşsunuz gibi davranırlar. Artık onları hayaletlerle korkutmayı başaramıyor­sanız , hayaletlerin egemenliği sona ermiş ve dadıların anlattığı masallara da artık inanç kalmamış demektir.
Sayfa 106Kitabı okudu
(Sussa idin, filozof olduğuna inanacaktım.)" Dersini ukalaca kuruluklardan ayırıp espriler ve anekdotlarla süsleyen ve soyut izahlar yanın­da somut örnekleri hiç ihmal etmeyen hocamız bu sö.zün önemini bize şöyle anlatmıştı: "Ada­mın biri filozof sıfatını gerçek bir olgunluğun ve bilgeliğin sonucu olarak değil de, salt böbürlü bir gösterişin kartviziti gibi kullanıp ortada dönenir­ken birisi ona dönmüş, 'Bilir misin filozof kime derler?' demiş, 'Filozof diye sakin ve sabırlı olan birisine derler. Kendine yapılan hakaretlere, ifti­ralara kapılınayıp bunları sükunetle susarak ve gülümseyerek dinleyerre derler. Şimdi göreceğiz bakalım, sen bu sınavdan geçebilecek misin?' Ve veryansın etmiş adama, tutacak yanını bırakma­mış. Bizimki öğrendi ya, bütün bunları sükOnetle sineye çekmiş, gık bile dememiş, gülümseyerek sükOnetle dinlemiş. Karşısındakinin hakaretleri bitince, - Nasılmış, demiş. Şimdi aniadın mı filozof olduğumu? -Anladım anlayacağımı, demiş, çeneni tutup da bu son sözü söylemeseydin, az kalsın seni filozof sanacaktım!"
Bazen akıl, ortada kötülüğün bir izi dahi yokken kendi başına sahte kötülükler icat eder. Bir kelimeyi olmadık manaya çeker ya da buluttan nem kapıp garez çıkarır. Hasmının ne kadar öfkeli olduğuna bakmaz da öfkelenirse ne yapacağına bakar. Kimisi 'Beklenen felaket hiç gelmeyecek' der. Sen yine de şöyle düşün: Peki ya gelirse? Bakalım o gün geldiğinde kim kazanacak?
Sık sık şöyle teselli ederim kendimi: "Pekâlâ! Hadi bakalım! Yaşlı yürek! Bir felaket geldi başına: tadını çıkar onun- mutluluğun gibi!"
Sayfa 141 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.