Söylemesi ayıp şimdi aranızdan biri şöyle ciğerden bi "Maraş Maraş Maraş Maraş'ta derler uy amman ammaan" Uzun hava yardırsa da efkar dağıtıp kendimizi denizlerden denizlere çarpsak :)
Hamlet
Hamlet
William Shakespeare
William Shakespeare
Bir söğüt var şurada, ırmağın üstüne sarkmış, Gümüş yaprakları sularda yansıyan Ophelia oraya geldi garip çelenklerle, Düğün çiçekleri, sarı yabanotları, papatyalar, Bir de o uzun mor çiçeklerden, şu çobanların Söylemesi ayıp bir ad verdikleri, Genç kızların ölü parmağı dediği çiçekler. Orada, çelenklerini asmak için belki Tırmanırken söğüdün sarkan dallarına, Kıskanç bir dal kırılıvermiş Ve Ophelia düşmüş bütün çiçekleriyle Gözyaşları içine ırmağın. Etekleri açılıp yayılmış da sulara Bir süre kalmış ırmağın üstünde denizkızı gibi Başına gelenden habersiz, Ya da sularda yaşamak için yaratılmış gibi, Türkü söylüyormuş Ophelia Bölük pörçük halkı türküleri. Ama ne kadar sürebilir bu? Su içip ağırlaşınca etekleri Kesip zavallıcığın güzelim tatlı sesini Ölüm çamurlarına batırmışlar Ophelia'yı.
Reklam
ikisi arkada. Onu bir yıl kadar önce düşümde gördüm. Konuşkan, çok akıllı, sevecen de bir köpek. Tıpkı o ünlü, popüler filmdeki gibi. Köpeklere bayılırım, özellikle de dalmaçyalılara. Düşümde, gerçek hayatta da var olduğunu, hatta bana çok yakın bir semtte yaşadığını, kararlılıkla peşine düşüp onu bulursam memnuniyet duyacağını, acayip derecede iyi arkadaş olacağımız, her konuda mükemmel anlaşacağımız kanaatinde bulunduğunu söyledi. Ben de ona hemencecik inandım. Ne yazık ki böyle bir zaafım var. İnsanlara da, hayvanlara da inanıveriyorum. Söylediklerinde, savlarında, tutum ile davranışlarında, bana bulundukları garip taahhütlerde akıl mantık aramıyorum. Söylemesi ayıp kendim son derece dürüst biriyim, ‘’Herhalde başka herkes de öyledir,’’ diye düşünüyorum. Üstelik hiç de öyle olmadıklarını domuz gibi biliyorum. Yabancılara kanıvermek, iyimserlik hissiyle derhal inanıvermek hoşuma gidiyor; varsın aldatsınlar, iyi niyetimi sonuna kadar suistimal etsinler, ben gene herkese aldanır biri olmaktan vazgeçemem, kendime şüpheciliği yakıştıramam. Kurnazca hal ve hareketlerim yoktur. Çoğu yaratılmışı tutkuyla seviyorum. Onlara gerçekten mi’ diye sormaya yüzüm tutmuyor. Utanıyorum. Kalplerini kırmaktan korkuyorum. Onları küstürüp kendimden uzaklaştırmak en büyük kâbusum. Kimseyle küs, mesafeli kalamam, hiçbir canlıya soğuk, kırıcı davranamam. Onların da bana o şekilde muamele etmelerinden çekinirim. Alıngan, kuruntulu bir adamım.
" Regl oldum" dediğimde özellikle aile büyüklerinin beni susturmaya çalışması ve "Ne kadar ayıp!" gibi şeyler söylemesi. Kendileri bahsederken de "Hasta olmuş", "Kirlenmiş" falan diyorlar... Yıllardır tartışıyoruz ama hiçbir değişiklik yok malesef.
Çeken var mı sevda hastalığını?
Tabip - Hocası girdiği zaman kalp hareketlerindeki farklılığı anladınız mı? Ziklas - Onu kim anlamaz? Elimin altındaki kalbin, göğsünü yarıp fırlayacağından korktum bile. Ah zayıf göğsün... Tabip - Efendim, söylemesi ayıp zannolunmasın, bu kızın hastalığı muhabbet, sevda hastalığıdır.
Sayfa 137 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okudu
“Süprüntü mü? Amma yaptınız...”
“Şu bakımdan süprüntü... Bir devlet müzesinin değerini kat kat artıracak bir tabloyu satın alıp duvarınıza asmışsınız da, yıllardır bir kere bile bakmamışsınız. Daha korkuncu, bakmışsınız da hiçbir şey anlamamışsınız. Koca bir salon dolusu kitaplarınız var, duvarları kaplamış baştan başa... Hepsi maroken ciltli... Çoğu tek kalmış dünyada...
Reklam
376 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.