Tasvirlerin inanılmaz derecede fazla ve çoğu kez tekrara düştüğü, son zamanlar okumaktan en sıkıldığım roman… Kitabı alırken karakterin hayat üzerine düşünerek tahliller yaptığını sanarak
almıştım ama alakası yok..
Hikmet Benol’un hayat üzerindeki yaşadığı buhran aslında kendini tam olarak ifade edemeyen, anlaşılamayan insanların hepsinin yaşadığı bir durumdur. Hikmet bu yolculukta Albay Hüsamettin Tambay’ı bazen rehber almakta bazen de içini dökmektedir. Tehlikeli oyunlar oynamakta, insanlar tarafından anlaşılmamaktadır. “ Siz gerçekten doğru söylüyorsunuz Albayım, ben adam olmam. Ben, tek başına yaşamalıyım. Başkalarını zehirlememeliyim. “ derken de beyninde bir tümör gibi dönüp duran rahatsız edici düşüncelere yenik düşmekte ve insanları da bu karanlık çukura çekeceğini vurgulamaktadır. Ah Hikmet Benol, ya da Oğuz Atay demeliyim. Keşke insanlar seni anlasaydı.Bu yüzden haykırmıştın belki: “Ben kitap değilim.Beni hemen anlamalısın.Çünkü ben öldükten sonra beni kimse anlayamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.” diyerek. İzini her zaman taşıyarak hatırlayacağım bir kitaptı. Her konuda ince düşünen ve sık sık bu sebeple kırılabilen bir insan olarak da kendimden izler bulduğumu belirtmeliyim..
Küçük spoilerlar içerebilir!
Etkisinin üzerimde uzun süre devam edeceği bir roman.. Ruth'a olan aşkının verdiği müthiş istek ve hırsla kenar mahallelerde kavga eden ve eğitimsiz bir insan olan Martin'in kitap okumaya, entelektüel olmaya dair verdiği çaba bile okunmaya değer. Kitap ilerleyen süreçte bir tokat gibi bazı gerçekleri gözümüze çarpıyor. İstenmeyen, işsiz gözüyle bakılan, kitap yazmak için günlerce aç kalan hatta ceketini bile tefeciye rehin bırakan Martin, günün birinde ün kazanıyor ve kitapları yok satıyor. Çevresindeki herkesin ve Ruth'un ona olan ilgisi bu durumdan sonra siyahla beyaz kadar farklılaşıyor. Fakat artık Martin'e ne yaşamak keyif veriyor ne de Ruth'a karşı bir aşk besliyor. Martin acı gerçeği çok güzel kavrıyor. Çünkü insanlar o Martin olduğu için değil bir ün kazandığı, popüler olduğu için ona değer veriyor. "Ben hala aynıyım, yazdığım kitaplar aynı. Et ve kemiklerim aynı. Hatta daha kötüyüm. Artık felsefe ve edebiyatla ilgilenmiyorum. Üstelik sigara içiyorum." cümleleriyle de bunu ifade ediyor. Teşekkür ederim Martin. Çok teşekkür ederim. Bana insanın insan olduğu için sevilmesi gerektiğini anlattığın için. Ve bazı şeylerin, bazı insanların sırf popüler olduğu için bilinçsizce arkasından gidildiğini bir kez daha gösterdiğin için. Acaba kaç insan sadece kendi olduğu için, eksisiyle artısıyla kabul edilip sevilebiliyor ? Bunu Martin ile beraber biz de sorguluyoruz. Bu kitabı okuyan kişi kesinlikle aynı insan olmayacaktır..
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392,2bin okunma