"Allah'ın bana verdiği bir avanstı gözlerin (Bunu hiçbir zaman söyleyemedim.) Kendini öldürmeyi düşünmeyen bir dünya insan bulabilirim. (Bunu sinirle söyledim.)"
Sen içerdeyken ben..Bir adını söyleyemedim Şöyle bağıra bağıra,bir yüzünü göremedim Görüş günlerinde,bir de eline değemedim Bir de yüreğine şöyle kucaklayamadım bir de Ölümüne.. Sen içerdeyken ben?
Reklam
Neredeyse hepsi, öldükleri takdirde postalanmak üzere yazdıkları mektuplar bıraktılar geride. Mektuplarının bazılarının imlası bozuk, bazılarının imlayla yakından uzaktan alakası yok, bazıları cilalı, çalımlarla dolu, bazıları yavan ve ketum. Ama hepsi aynı şeyi söylüyor temelde. " keşke sana bunu söyleseydim. Hiç söylemedim, söyleyemedim. Anlamadığım, tuhaf bir şey bağladı hep dilimi, ve ancak şimdi, artık çok geçken söyleyebileceğim" diyor hepsi. " aslında daha önce de çok düşündüm bunu, ama bir şey beni durdurdu. Yazacaklarım omzuna yük olmaz umarım, sadece bunun hep böyle olduğunu, ama sana anlatamadığımı bilmeni istiyorum." mektupların her birindeki mesaj bu. Uzun zamandır biriken suskunluklar son mektuplarda çözülüyor.
Sayfa 166
"Beni sattığını mahkemede söyleyeme­dim" diyor. "Beş çocuğum beni izliyordu, babalarını kötü bilmesinler dedim" diyor."Aslında kapalı mahkeme isteye­ bilirmişim ama bunu bilmiyordum. Kimse bir şey demedi" diyor.
Birdenbire bir çocuk gibi, hıçkıra hıçkıra ağladım, kendimi tutamadım; sanki nöbet geçiriyor gibiydim. Ellerimi tuttu, onları öptü, beni göğsüne yasladı, konuştu, sakinleştirdi beni; derinden etkilenmişti; benimle ne konuştuğunu hatırlamıyorum, ama ben de ağladım, güldüm ve yine ağladım, kızardım, mutluluktan tek kelime bile söyleyemedim. Fakat, heyecanıma rağmen, Pokrovski’de yine de belli bir çekingenlik ve ürkeklik kaldığını fark ettim. Herhalde, benim heyecanıma, benim coşkuma, böyle birdenbire gelen ateşli, alevli arkadaşlığıma hayret ediyordu. Belki de sadece merak ediyordu önce; daha sonra kararsızlığı kayboldu ve benimle aynı sade, açık duyguyla kabul etti ona olan bağlılığımı, tatlı sözlerimi, ilgimi ve bütün bunlara aynı ilgiyle, aynı dostlukla ve ilgiyle, içten bir arkadaş, bir kardeş gibi yanıt verdi. Kalbim öyle ısınmış, öyle şenlenmişti ki!..
Teğmen Şevket Efendi'nin güncesinden: "Uşak'tan geçiyoruz. Şehrin girişinde, Sakarya Savaşı'nda şehit olan Yüzbaşı Basri Bey'in annesi oğlunu arıyordu. Bana da 'Basri'm nerde?' diye sordu. Sendeledim. Sarardım. Doğruyu söyleyemedim, 'Arkadaki alayda' dedim. Kadıncağız sevinç içinde geriye yürüdü. Hepimiz ağladık. Bir anneyi böyle bir yalanla oyaladığım için kendimi hiç bağışlamadım."
Sayfa 654Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.