Japonya'nın en çok okunan romanlarından olan İnsanlığımı Yitirirken' de topluma dahil olmayı beceremeyen, her şeyi eline yüzüne bulaştıran, çevresindeki herkesi hayal kırıklığına uğratmaya mahkûm bir ötekinin acıklı hikayesini anlatıyor.
Romanda, kendini çocukluğundan beri bir başarısızlık abidesi olarak gören, aristokrat bir ailenin oğlu Oba Yozo hem evde hem de okulda büründüğü "soytarı" rolüyle var olmaya çalışır. Bir itiraf niteliğindeki üç bölümden oluşan hatıratında alkolizmle, geyşalarla, sonuçsuz kalam intiharlarla dolu, "utanç" yüklü yaşamının günahını çıkarır.
Herkesi derinden sarsacak bir hikayenin sonunda kendi hayatınızı da sorgulayacağınız bu romanda yerinizi almaya hazır mısınız?
Insanlar zenginlik için zihinsel donanım için çabaladıklarından bin kat daha fazla çabalarlar. Oysa mutluluğumuza daha çok katkısı olan, sahip olduklarımızdan çok, kesinlikle olduğumuz şeydir. Bu nedenle çaresiz bir uğraş içinde, bir karınca gibi hamaratça, sabahtan akşama dek çoktan elde etmiş olduğu zenginliğini daha da arttırmaya çalışanları bile görürüz. Bu kişi servetinin oluşturduğu alanın dar ufkundan ötesini göremez; zihni boştur, bu nedenle başka her şeye kapalıdır. En yüce hazlara, zihinsel olanlara ulaşamaz; bunların yerini, kendine ara sıra izin verdiği geçici, duyusal az zamana, ama çok paraya mal olan şeylerle bos yere doldurmaya çalışır. Ömrünün sonunda, şansı yaver gitmişse, bu çabasının bir sonucu olarak gerçekten de bir yığın parası olmuştur; ama bunu daha da arttırma ya da çarçur etme işini mirasçıları üstlenir. Bu nedenle böyle bir yaşam ne kadar ciddi ve önemli bir çehreyle sürdürülmüş olsa da en az, simgesi adeta bir soytarı külahı olan diğer budalalar kadar budalacadır.
Ertesi sabah sakin ve güneşli bir hava vardı. Deniz dinginleşmişti. Oşima'daki volkanın beyaz dumanı ufkun üzerinde yükseliyordu.
Bu olmadı. Ben manzara betimlemesi yapmayı hiç sevmiyorum.
Açgözlülükle fıçı tahtalarına saldıran kana susamışların da ağızlarının kenarında şarap izleri duruyordu hâlâ ve pis bir çuvala benzeyen gecelik külahı neredeyse başından düşecekmiş gibi duran, üstü başı batmış, uzun boylu bir soytarı çamura ve şaraba bulanmış parmağıyla şunu yazmıştı duvara: KAN.
Sayfa 43 - Sis Yayınları, Edebiyat, Şehir, Zaman, Yoksulluk, Sömürü, Aristokrasi, Fransız İhtilali, İngiltere, Londra, Fransa, Paris, Manette, Lory,Kitabı okuyor
“Bu güzel yeryüzünün üstünde yürüyeceğim, yeniden yürüyeceğim, hem de sayısız kere. Ve etim kemiğimle yürüyeceğim, prens ve köylü, bilgin ve soytarı olacağım, yüksek yerlerde oturacak ve tekerin altında inleyeceğim.”