İnsan
tüm gelişkin primatlarda -aynen insan gibi- hareket, bilinç, üreme, zeka, haberleşme, korunma, ihtiyaçların tatmini, yardımlaşma, kıskanma ve hatta farklı bir düzeyde de olsa "ekonomi" gibi özellikler değişik derecelerde bulunur. bunlar insanın hayvani özelliklerinin doğrudan hayvanlar alemindeki temsilleri olarak kayda geçirilebilmektedir. fakat insanoğlu, aynı zamanda diğer hayvanların hiçbirinde örneklerini görmediğimiz tuhaf ve "doğaya aykırı" görünen özelliler sergiler. bunlardan en önemlisi, ahlaki kural ve yasaklar ile soyut kişiselleştirme (cansız nesnelere kişilik ve ruh atfetme) özellikleridir. ayrıca din, büyü, kurban sunma, tanrı fikri, tabular ve iradi olarak kendi bedeninde sakatlanmalar oluşturmak gibi garip ve tabiata aykırı fiiller, insanın adeta alamet-i farikasıdır. bunların nereden geldiğini ve nasıl ortaya çıkabildiğini bilmiyoruz. belki bir gün davranış kalıplarının bir kısmını veya tamamını keşfedebiliriz fakat yine de insan ve hayvan arasındaki en temel "mahiyet farkı" biyolojik bedenlerin çok ötesine uzanmaya devam edecek.
Marx'ın kesin olarak söylediği gibi, "dünyayı değiştirmek" isterse, bu onun ta baştan öyle bir varlık olmasını gerektirir ki, dünya tümüyle onun için varolsun! Bu bir fosfor, ya da kurşun parçası için söylenemez elbet, çünkü bunlar dünyadan bir parça olduğu ve türlü güçlerle karşılaşıp çatıştığı halde o güçlerin nasıl etkileştiğini anlamazlar; oysa insan dünyayı gelecek bir duruma doğru aşıp geçebilir ve geri dönüp onu gözden geçirebilir. Dünya ise ancak kendini aşan ve değiştirince anlaşıp anılabilir. Varlığı bir sentez içinde tümüyle kavramıyla o sadece soyut olsaydı bile - ne evren üstü uçup giden orada sağlam bir noktaya tutunmayan çözük bilinç, ne de dünyanın yalnız bir durum 'unu yansıtan madde (nesne) muktedirdir. Bu ancak, evrende bir durum içinde bulunan, doğanın güçleri tarafından yere sımsıkı bağlanmış olsa da, dünyayı bir planla aşıp onu hükmü altına alabilen bir ademoğlunun elinden gelir. Devrimcinin her tutum ve davranışıyla somut olarak istemekte bulunduğu, "durum", "dünya-içreolmak" gibi yeni kavramların güzelce açıklanıp aydınlatılmasıdır. İdealistin kendisini şaşırtıp tıkmaya çalıştığı haklar ve ödevler fundalığından kurtulan devrimci asla materyalizmin dar geçitlerine düşmek zorunda değildir.
Reklam
İnsanın ve İnsanlığın Ölümü
İnsanın içini karartan, karabasan dönüşen bir ruh ortamında var olmak bilinç ve direnç gerektirir. Duygulara kapılmadan sağlıklı bir düşünüş ile yaşamak ise böylesi bir zamanda oldukça güç. İnsanlığı savuran büyük bir kasırga var. Bedenselliğin ötesinde ruhlarda yaşanıyor büyük sarsıntı ve savrulma. İnsanların genelinde düşünmenin ötesinde
Sayfa 83 - MGV Yayınları
Böylece bilgi seçikliğe ulaştıkça, bilinç yoğunlaştıkça acıda da onlarla orantılı bir artış olur. Buna göre, acı insanda en üst düzeye ulaşır. Gene burada, bir insan ne ölçüde seçik bilirse, ne ölçüde akıllı olursa o ölçüde fazla acı duyar. Bu anlamda - açıkçası salt soyut ussal bilgi bakımından değil genelde bilginin derecesiyle ilişkisinde Acclesiates'ten alınan şu sözü anlıyor, kullanıyoruz. "Bilgiyi artıran, üzüntüyü de arttırır."
Aydın ne filozof, ne bilgin, ne yazar ne de sanatçıdır. Aydın, bilinçli bir mutaassıptır. Kendi zamanının ruhunu ve toplumun ihtiyacını hisseder. Aydın, düşünsel rehberlik görüşüne sahiptir. Bu bilinç ve görüş, sosyal deneyim ve devrim pratiği seyrinde, soyut zihinsel düşünceler, felsefî ekolleri ve bilimsel dalları inceleme ve öğrenmeden daha çok gerçeklik ve gelişim sağlayan özel bir bilinç ve görüştür. Çünkü aydın hareketi, tarihteki peygamberler hareketinin takipçisidir. Yani toplumların rehberleri olup çoğunlukla ümmî olan peygamberlerin takipçileri. Diğer taraftan entelektüeller de tarihteki bilgelerin, ediplerin ve bilginlerin gelişmiş bir devamıdırlar. Günümüzde de milletler arasındaki imtiyazlara; diktatörlük, gasp, kölelik, bağımlılık ve gericiliğe karşı devrimci ve özgürlükçü hareket önderlerinin misyon ve safları ile tarihteki İbrahim, Musa, Muhammed (as) gibi peygamberlerin getirdikleri mesaj arasında benzerlikler bulabilirsin. Çünkü çağdaş aydının misyonu, peygamberlerin misyonunun takipçisidir. Tıpkı bunun gibi günümüz entelijansiyasının temsilcileri olan Hegel, Descartes, Kant, Pasteure, Heidegger... ile Aristo, Eflatun, Demokritus, Batlamyus, Sokrat, Kindî, İbn Sina, İbn Rüşt, Gazalî ve Molla Sadra gibi düşünür ve âlimler arasındaki fikrî ilişki de çok açıktır.
Sayfa 267 - Fecr yayınlarıKitabı okudu
Tarkovski ve Benjamin- Rüya ve Modernlik
Benjamin'in felsefi bir "Uyanma Tekniği"ni (V, 1,490) incelikle iş­leyişi, gerçekliği rüya olarak ve rüyayı da gerçeklik olarak görme çabasını temsil eder. Modernliğin fantazmagorik dünyası bir rüyadır, ama bir rüya olduğunun farkına vararak daha derinlikli bir gerçeklik vizyonuna ulaşır. Benjamin'in modernlik incelemesinin, devam eden
Reklam
Şimdi elimizdeki nörobiyolojik bilgilere dayanarak düşünülebilecek en soyut ve en basit beyin modellerinden birini tanıtmak istiyorum. Önce günümüz nörobiyolojisinin temel ilkelerini özetleyeyim. 1. Fonksiyonal açıdan neyin enformasyon işleyerek organizmanın yanıt davranışını oluşturan organdır. 2. Beynin bütün fonksiyonları fiziksel ve kimyasal olarak gerçekleştirilir. 3. Beynin bütün girdileri ve çıktıları fizikseldir. 4. Beyin, girdilerinden hareketle fiziksel dünyayı nöro-enformatik olarak temsil eder ve yanıt davranışa yönelik hesaplarını bu nöro-enformatik temsil üzerinden yapar. Nörobiyolojik fonksiyonların gerçekleştirilmesinde fenomenal yaşantılara yer olmadığı görülüyor. Bir zombi beyin bu.
274 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.