Benim yazdıklarımda mizah karadır, ama bence mizahın en iyi çeşidi de budur. Çünkü söz konusu ölüm olunca, gülmekten başka ne yapabiliriz ki?
En güçlü evliliklerde, karı-koca derin bir anlam duygusunu paylaşırlar. "Geçinmek"le kalmayıp, ayrıca birbirinin umut ve arzu­larını destekler ve birlikteliklerinde bir amaç duygusu geliştirirler. Birbirine uymak ve saygı göstermekten söz ederken kastettiğim şey, işte budur
Reklam
Diyelim anne ve babalar çocuklarının altlarını pislememesini istiyor, çocuklarla aralarında bir arkadaşlık ilişkisi kuramadılar mı onların inadına altlarını pislettiği görülür. Her çocukta bir dikbaşlılık duygusunu uyandırma olanağı vardır. Tutalım ki anne ve babalar çocuklarının yemek yemesine ayrı bir önem veriyor, savaş hazırdır. Ya da çocuklarının düzenli biçimde çişlerini yapmalarının önemle üzerinde mi duruyorlar, bu konuda da her zaman birtakım güçlüklerin baş gösterdiğine tanık olacaklardır. Bazı kötü alışkanlıkların bir türlü kaybolmamasının nedeni de işte budur. Aynı şey mastürbasyon için de söz konusudur. Çocuklarda rastlanan inatçı mastürbasyon vakaları, her zaman bir savaş anlamını taşır. Bunun belki daha köklü bir nedeni de en başta belirttiğimiz durumlarla ilgilidir. Rahat bir durumdan itilip uzaklaştırılan bir çocuk, çevrenin ilgi ve dikkatinin üzerinde toplandığı eski rahat durumunu her türlü yola başvurarak yeniden ele geçirmeye çalışır. Deneyimlerin gösterdiğine göre, bazı kötü alışkanlıklar vardır ki anne ve babaların dikkatini daha çok üzerine çeker. Bunu fark eden çocuk da deneyimlerime göre, çevrenin tüm ilgisini ele geçirmede kendisine yararı dokunacak bir şeyden kolay kolay vazgeçmeyecektir. Yeter ki bu yoldan çevresindekilerin ilgisini sağlayabileceği duygusuna kapılsın, cezalandırılmayı bile sineye çeker.
Cumhurbaşkanına Açık Mektup
Sayın Cumhurbaşkanı bu size üçüncü e-mektubum. Nasıl bir ibret ile karşı karşıya olduğunuzu umarım idrak etmiş durumdasınız. Bu sır ve ibretin bir parçası olarak iyilik adına bunu yapmak durumundayım. Bu noktaya ülkeyi siz getirdiniz. Bütün silahlar bize döndürülmüş. İçeride milyonlarca sığınmacı veya göçmen bu yurdun, ulusun, devletin ve
Ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı, Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı? İnsanlar anlaşıldı. Cihânın da sırrı yok, Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma. Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma! "Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur "Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur. Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını, Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını. Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var? Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar! Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi, Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
Amentü
İnsan eşref-i mahlûkattır derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardı ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman bu söz asıl anlamını kavradı geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı kararmış rakamların yarıklarından sızarak bu söz yüreğime kadar alçaldı damar kesildi, kandır
Sayfa 177 - TİYO
Reklam
Ey aziz, bil ve haberin olsun ki çok konuşmak kişiyi çok ziyana uğratır. Müslüman olan kişi dilini koyvermemelidir. Dilini koruyasın ki zararlarından emin olasın. Çünkü dilin âfetleri çoktur. Bunun belasından dolayı Hz. Ebû Bekir [radıyallahu anh] mübarek ağzına taş alırdı. Ansızın olur olmaz bir söz söylemekten korkardı. "Bizi tehlikeli durumlara düşüren budur" derdi. Özellikle o şerefli zat, ne söylese bütün sözleri hikmettir. İbret alınması gerekir.
İnsan bir kere soracaktır elbette hayvana: neden mutluluğundan söz etmiyorsun da öylece bakıp duruyorsun bana? Hayvan da yanıt verip demek ister ki, söylemek istediğim şeyi hemen unutuyorum, işte budur nedeni - ama bu yanıtı da unuttuğu için susacaktır: insan da buna şaşırır kalır.
Sayfa 5
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, "Millet sürüdür ben onun çobanıyım" dediğini okuduğum zaman, dehşete düşmüştüm. Oysa ne kadar uygundur Osmanlı'nın millet anlayışına bu söz... Osmanlı'nın millet anlayışı budur, vatan anlayışı da mülk...
Sayfa 290 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Upanişadlar'ın anlattığı gibi, o da bize soğan soymaya benzeyen bir işlemden söz ediyor. Kişiliğinizin, dünyanın size öğrettiği ya da yapmanızı gerektirdiği şeylerden oluşan kı­ sımlarını birer birer soyar atarsınız. Kat ve kat ana ve babanızın öğütleri, öğrendikleriniz, işiniz, toplumdaki yeriniz; bunların hepsi gider. Bunlar siz değildir. Şimdi sıra en kişi­sel olanlara gelir; gizli umutlarınız, korkularınız, rüyaları­nız. Bunlar da dışarıdan gelirler ve giderler. Sonunda sevgilerinize ve karşı cinsle olan ilişkilerinize gelirsiniz. Bunlara sıkı sıkıya tutunursunuz. Bunlar gerçekten sizindir! "Fakat giderler..." "Sonra, odamdan yemek için bile ayrılmadan düşün­düğüm uzun bir günün akşamı, her şeyin gittiğini, çıkarıla­cak bir şeyin kalmadığını gördüm. Gerçek kendime baktım." "Eğer bir soğanın bütün katlarını soyup atarsanız hiçbir şey bulamazsınız. Benim de bulduğum aynen budur." "Upanişadlar'ı kaldırdım, çünkü amacımı gerçekleştir­ dim. Benliklerimi tek tek gördüm ve olmam gereken hali sezdim. Upanişadlar bunu, kalp içindeki yer olarak adlandırırlar."
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.