Thomas More
Dünya klasikleri arasında olan Ütopia'yı 1516' da kaleme almıştır.
Reformasyona karşı çıkmış ve idam edilmiştir.
Kralı kilisenin başı olarak görmez.
Dindar ve hukukçu olan yazarımızın Hristiyan rahiplik olma isteği hayatında hep söz konusu olmuştur.
Dönemin İngiltere'sinin bozuk düzenine bir
"Tanzimat aydınını Batılı aydından ayıran en önemli özelliği, ümmet aydını olmasıdır. (…) Pan-Osmanlıcı olan bu aydın gurubu aynı zamanda modern İslamcıdır. Bu nedenledir ki Tanzimat’ın bu müsavat (eşitlik) yapısına en keskin eleştiriler onlardan gelmiştir. Namık Kemal Islahat Fermanı ile sağlanan gayrimüslimlerin askerlik durumlarıyla ilgili
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK
Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
Atasözü
"Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1)
"Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Nurşin'de bir müddet kaldıktan sonra Hizan'a döndü. Sonra medrese hayatını terkederek pederinin yanına geldi ve bahara kadar evde kaldı. O sırada şöyle bir rüya görür:
Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet sırat köprü sünün başına gidip durmak
...ortada iki pipo var. Aynı piponun iki deseni var demek, daha doğru olmaz mı? Yoksa bir pipo ve bir piponun deseni mi var? Ya da her biri iki ayrı pipoyu canlandıran iki desen mi? Ya da biri bir pipoyu canlandıran öteki canlandırmayan iki desen mi söz konusu? Ya da biri de öteki de bir pipo olmayan ve bir pipoyu canlandırma yan iki desen mi? Ya da bir pipoyu değil bir başka deseni can landıran bir desen mi söz konusu ve bu ikinci desen, bir pipoyu "tablonun altındaki cümle neye ilişkin?" dememi gerektirecek kadar iyi mi canlandırıyor? "Karatahta üzerinde bir araya gelmiş şu çizgilere bakın hele; yukarıda göz önüne serilene tıpatıp benzemeleri boşuna, sakın aldanmayın, pipo yukarıda, bu çocuksu karalamada değil". Ama cümle belki de bu aşırı boyutlu ve yüzer gibi görünen ideal pipoya ilişkin ve bu, bir piponun hayali ya da tasarımı sadece. O zaman şöyle okumamız gerekecek: "Yukarıda bir gerçek pipo aramayın sakın, bu bir pipo rüyası, ama tab lodaki sağlam ve şaşmaz desen, evet apaçık bir hakikat olarak kabul edilmesi gereken işte bu desendir".
Moira, kendisine bağlı amaçlar ve arzuların kendilerine tahsis edilmiş meşru alanlarda özgürce rol oynamalarına imkan tanıyan fakat onun sınırlarını aştıkları zaman, onlara belirli bir öçle geri tepen kör ve otomatik bir güçtür... Moira, kişiliğin en temel unsurundan/bireysel amaçtan yoksundur. Dünyanın yetki alanlarına göre düzenlenmesini temsil etmesine karşın bu düzeni bir irade eylemiyle tasarlamış ve yaratmış bir tanrıça değildir. Moira, doğadaki düzene dair bir hakikati dile getiren ve bu hakikat beyanına söz konusu düzenin hem zorunlu hem adil olduğu dışında hiçbir şey eklemeyen bir temsildir. Doğal olgunun kendisinden soyutlandığı düşünülen Moira, Zorunluluk ve Adaletin( Zorunlu ve Gerekli ), öğelere özgü düzenlenmesinin bir temsilidir.
Dilden çıkanlar konuşulanlar neden önemli?
Kelimelerin hayat bulma durumu var..
Kelimenin hay olma durumu değiştik..
Kelime ağızdan çıkınca bir ok gibidir yerini bulmadan sonu olmaz..
Bundan dolayıdır ki ya sus ya doğruyu söyle…
Ve en güzel Doğru Dua dır
En çirkin söz ise Bedduadır yerini bulmayanlar geri döner dedik…
Duanın dönmesi ve Bedduanın
Oysa mükemmel bir dünyada gelecek yoktur, sadece geçmiş ve onun gerçeküstü başlangıç hikâyesine eklemlenmiş efsaneler vardır. Burada evrim ya da bilimden söz edilemez, tek ve ebedi olan şey Hakikat'tir ve Tanrı sürekli onun yanı başında nöbet tutar.
Mesela 𝙠𝙖𝙗𝙧 kelimesi, herhangi bir mezar veya defin yerine işaret ederken, 𝙢𝙚𝙧𝙠𝙖𝙙 ("uyuma mekânı") kelimesi, merhum bir sevdiğimizin uzun uykusundaki mezarına tekabül etmektedir.
𝘾𝙚𝙙𝙚𝙨̧ kelimesi ise hiçbir iz veya emare kalmamış bir defin yeri için kullanılır.
Aşağıya inen bir mağara 𝙜𝙖𝙧 iken, açık alana çıkana 𝙠𝙚𝙝𝙛 denilir.
Uzun
Aslında ne tenha bir yer burası. Bir söz, bir hakikat bütün dünyayı, milyarları dolaşıyor da ne bir sahip, ne bir göğüs kafesi buluyor sığınıp saklanacak. Ne tenha bir yer burası, bir acı goygoycudan, bir dert kendi derdini unutmak isteyenden, bir düşünce kendi düşüncesini sağlamlaştırmak isteyenden, bir hakiki söz onu sade ezberine almak ve heybesine kendinin olarak katmak isteyenden başkasına rast gelemiyor. Aramak, sahibini aramak ve onu teselli etmek için değil bulup rast gelip kendine mal etmek için bir gayrette olmaya hitap ediyor. Bunca doğan, söyleyen ıssızlığını ve yalnızlığı alamıyor toprağın, kabirler de, ah kabirler de olmasa, dünyanın tutunacak tek taşı da olmasa daha da kayardı her şey muhtemelen.
Oysa kavramsız hakikat söz konusu olamaz ve insanlık doğası gereği birbirini kavramlar yoluyla anlamaya yönelir. İnsanlık ancak bilinçlerin bir arada oluşuyla, anlaşmasıyla mümkündür.
Çocuklarını sokakların risklerinden korumaya çalışan çoğu ebeveyn, söz konusu internet sokaklarının riskleri olunca oldukça rahat ve kayıtsız olabilmekte. Hakikat, çoğunlukla ortaya çıkan problemlerle yüzleşince anlaşılıyor.
"Zavallı insanlar… Siz her şeye kolayca inanmak hamakatini göstermeyeydiniz efsanecilerin cesaretleri kırılarak kafalarınıza bu kadar hurafe tıkıştırmazlardı…"
Hüseyin Rahmi, döneminin çok ötesinde. Müthiş bir çağ, bilgi, hakikat sorgusu yapıyor. Okumuş her insanın yaşayacağı fikri bunalım tezahür ediyor kitabın kurgusunda.
Fevkalade bir Türkçe. Deyişler, geçişler, söz söyleyişler... Hayran olmamak elde değil. Türkçe mükemmel bir tını, hoş bir sedâ oluyor Hüseyin Rahmi'nin kaleminde.
İnsanın anlam arayışı, mevcut sistemin eksikleri, insanın gaflet ve hezeyanı kitabın temel konuları. Temel konular dallanıp budaklanıyor ve hakikat zincirini oluşturuyor.
Kaçına söz söyleyebileceksiniz bu kitaptaki cümlelerin? Söylemeyi geçtim, kaçı üzerine düşünebileceksiniz?
Çekinmeyin, okuyun.
Deli FilozofHüseyin Rahmi Gürpınar · Everest Yayınları · 2013176 okunma