Her insan her şeyi kendisi için ister, her şeye sahip olmak ya da en azından denetlemek ister ve direnç gösteren her şeyi yok etmek isteyecektir. Buna ek olarak, anlayışlı varlıklar söz konusu olduğunda birey anlayışlı öznenin aktarıcısı ve anlayışlı özne de dünyanın aktarıcısıdır; yani kendi dışındaki tüm doğa ve dolayısıyla da tüm diğer bireyler yalnızca düşüncesinde vardır ve o her zaman bunun yalnızca kendi düşüncesi olarak bilincindedir, bu nedenle yalnızca dolaylı ve kendi özünden ve varlığından bağımsız bir şey olarak; dünya, zorunlu olarak ondan ve bilincinden kaçtığından yani, var olması ya da olmaması bir fark yaratmadığından... her zaman, her yerde gerçeğe sadık olan doğa basit ve dolambaçsız bir kesinlikle ona bu bilgiyi ham ve tüm düşüncelerden bağımsız haliyle sunar. Belirtmiş olduğumuz iki zorunlu koşul sınırsız dünyada tamamen ortadan kaybolmasına ve sıfıra indirgenmesine rağmen neden her bireyin yine de kendisini dünyanın merkezi kıldığını ve kendi varlık ve iyiliğini herkesinkinden önemli gördüğünü; doğal açıdan bakıldığında aslında diğer her şeyi bunlara kurban etmeyi ve okyanusta bir damla olan kendi benliğini birazcık daha koruyabilmek için dünyayı yıkmayı neden istediğini açıklayacaktır. Bu düşünüş doğada bulunan her şey için gerekli olan benciliktir.