Bir yağmur mevsiminde yitirdim yüzümü Dilimi incelikli bir sözün eşiğinde. Yollar yapılar çarşılar boyu Yükselen bir yalnızlığı geçerek geldim. Düşen her damla kanıma düştü Tenim kupkuru Söylenen her söz biraz daha Biraz daha büyüttü suskunluğumu... Yüzümü bir çamur mevsiminde yitirdim.
Derslerde, şöyle bir soru sorarım arkadaşlara: "Bir gülün var-olabilmesi için asgari şart nedir?" Herkes bu tuzağa düşer; su derler, güneş derler, toprak derler, bazıları açıyı daha da yüksek tutar, Güneş der. Halbuki, Güneş, Evren'siz var-olmaz. Dolayısıyla bir gülün var olabilmesi için asgari şart, Evren'in var olmasıdır; Evren var olacak ki galaksiler olsun; galaksiler var olacak ki Güneş sistemi olsun; Güneş sistemi var olacak ki Dünya, bu hâliyle ortaya çıksın; Dünya bu hâliyle olacak ki, şu andaki iklim düzeni olsun, vs. Evet! "Her şey her şeyle ilişkilidir."
Reklam
Yani elimizde başka bir bilim anlayışı var da o bilim anlayışına göre mi eleştiriyoruz? Elimizde bir teknoloji perspektifi var da, "teknoloji böyle olmalıdır" mı diyoruz? Yeni bir bilim ve teknoloji geliştirdik buna göre mi eleştiriyoruz? Diyelim ki, "Hayır, kadîm anlayışa göre eleştiriyoruz." Nedir bu kadîm anlayış? Birileri bunu dile getirdi de haberimiz mi olmadı?
Yitirdim Yüzümü
Bir yağmur mevsiminde yitirdim yüzümü Dilimi incelikli bir sözün eşiğinde. Yollar yapılar çarşılar boyu Yükselen bir yalnızlığı geçerek geldim. Düşen her damla kanıma düştü Tenim kupkuru Söylenen her söz biraz daha Biraz daha büyüttü suskunluğumu... Yüzümü bir çamur mevsiminde yitirdim.
Bilginin konusu ayndır, yani objektiviteye sahip, nesnelleşmiş şey...
Sayfa 120 - Ketebe
Kadîm gelenekte şöyle bir ilke vardır : Sahîh bir din tasavvuru, dakik bir dilden geçer; 'sahîh', yani sıhhatli, sağlıklı; 'dakik', yani keskin, ince.
Sayfa 149 - Papersense YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Anlam, benim amacıma göre şekil kazanır.
Sayfa 84 - Papersense YayınlarıKitabı okudu
Gregory Chioniades (ö. 1320 civ.). Merağa matematik-astronomi okulunun etkinliğinin sürdüğü bir dönemde Tebriz'de kurulan Şenb-i Gazan'da, Şems-i Buharî (XIII. yüzyıl sonu) adlı bir bilginden matematik-astronomi dersleri alıyor; ilmî-felsefî eğitiminin ürünlerini hem Trabzon'da hem de İstanbul'da kurduğu okullarla kurumsal ve sürekli bir yapıya dönüştürüyor; Arapça ve Farsça'dan pek çok eser tercüme ediyor. İşte 1300 ile 1450 arasında Osmanlı kurulurken, Bizans entelektüel olarak zaten İslâmlaşmıştı. Yaptıkları astronomi, fizik vb. hepsi İslâm dünyasındaki birikimin aktarımıydı. Hatta çok da ilginçtir, bin yıllık Bizans tarihinde en yoğun ilmî entelektüel faaliyet 1300 ile 1453 arasıdır. Genelde derler ya: "Madem öyle, niye yıkıldı o zaman?" Bunu söyleyenler, bilimin siyaseti koruyacağını zannediyor. Hayır, tersine, kadîm geleneklerde siyaset bilimi korur; bilim siyaseti değil. Yani bir kültür çok güzel bilim, felsefe üretiyor diye mensup olduğu siyaseti ve devleti korumaz, koruyamaz.
Sayfa 23 - Papersense Yayınları
“Unutmayalım ki tüm medeniyetler, Asurlar’dan bu yana kendilerine has eğitim ve öğretim kurumlarıyla varolmuşlardır; başka bir medeniyetin eğitim kurumlarıyla kendinize has bir dünya kuramazsınız.”
Sayfa 17 - PapersenseKitabı okudu
Bir yağmur mevsiminde yitirdim yüzümü Dilimi incelikli bir sözün eşiğinde. Yollar yapılar çarşılar boyu Yükselen bir yalnızlığı geçerek geldim. Düşen her damla kanıma düştü Tenim kupkuru; Söylenen her söz biraz daha Biraz daha büyüttü suskunluğumu... Yüzümü bir çamur mevsiminde yitirdim.
Sayfa 23 - ÖtekiKitabı okudu
1,000 öğeden 701 ile 710 arasındakiler gösteriliyor.