“Srebrenitsa soykırımında hayatını kaybedenlere adanmıştır. Hiçbiri unutulmadı .. Unutulmayacak ..”Selamlar bugün kalemi ile ilk defa tanıştığım yazar Aslıhan Doğan’ın theseus çıkan kitabı #Karanlıksarmal yorumumla geldim. Seri’nin ilk kitabı olan romanın, yazım dili akıcı ve oldukça heyecanlı bir kurgusu var. Adrenalinin düşmediği; savaş ,intikam ,acı ve kederin işlendiği satırları okurken adeta hissediyor yaşıyorsunuz.
Biri İstanbul’da diğeri Bosna’da aynı anda doğan iki bebek. Birbirlerinden başka yaşamlara dünyaya geliyorlar, biri ihanetin ortasında ancak sevgiyle diğeri kim nefret duygularıyla savaşın içinde büyüyor . Kaderin onları bir araya getireceği ana kadar türlü acılar çekiyorlar.
Ulun Azaphan(Azrail)&Alsa Delic ve Ferman Akınalp (Hades) ikisi de büyüdüklerinde dünya bir numaralı suikastçilerinden olan, görünürde farklı mesleklerle uğraşan bu iki gencin son görevlerinde hiç de beklemedikleri bir durum gelişir..
Sonrasında neler mi oluyor ? Tabii ki kitapta.Diğer bölümlerini okumak için sabırsızlandım, kitabı türü sevenlere kesinlikle tavsiye ediyorum. Kitapla sevgiyle kalın.
Herkese merhaba
Bugün sizlere öyle güzel bir kitaptan bahsetmeye geldim ki hem bitmesin diye yavaş yavaş okudum hemde acaba şimdi ne olacak diye sayfaları merakla çevirdim, işin aslı spoiler vermeden yorum yapmak da mümkün değil bu yüzden de eseri okurken hissettiğim duygulardan bahsetmek istedim. Yazar kitabı Srebrenitsa soykırımında hayatını
Herkese selamlar Bugun sizlere kalemiyle yeni tanıştığım sevgili yazar @aslihandoga1408 nin son serisinin ilk kitabı olan #karanlıksarmal yorumu ile geldim. Öncelikle sunu belirtmeliyim ki bu kitap #srebrenitsa soykırımında hayatını kaybedenlere adanmıştir. Kitapta o dönemde yaşanan savaş kisvesi adi altında yapılan canavarligin bir kısmını
Srebrenitsa Katliamı’ndaki dokuz bin kişinin altında ezildim, diz kapaklarım kırıldı ve her bir çıtırtının sesini duydum. Şimdi siz de duydunuz ama nasıl sağır olmadınız bilmem.
Anlatılanlar yine yazarın İncir Kuşları kitabında anlattığı gibi Srebrenitsa katliamı. Olaylar aynı, kişiler farklı. Yanlış hatırlamıyorsam altı yüz sayfalıktı. İncir Kuşları'ndan çok etkilendiğim için hemen bunu da okudum, ama oradakini burada bulamadım. Burada çok gereksiz ayrıntılar verilmişti ve tecavüz sahneleri daha açık yazılmıştı. Oysaki tıpkı İncir Kuşları'ndaki gibi sezdirilebilir ya da kısa kesilebilirdi. "Biz okumaya bile tahammül edemiyoruz bunları, onlar yaşarken ne çekti kim bilir." diye düşünmeden edemiyor da insan. Bir de İncir Kuşları'nı okuyup da diğer savaş olaylarını bilen biri için burada anlatılanlar pek de yeni bir şey öğreniyormuş hissi vermeyebilir. Yani zaten bildiğiniz bir şeyi okuyormuşsunuz havası verebilir size. O yüzden onu okuduysanız bunu okumanıza gerek yok nacizane tavsiyem. Onun dışında öyle olaylar var ki insan kitabın içine girmek, müdahale edebilmek, her şeyi durdurabilmek istiyor. Kitabı okumayı bırakırsa sanki bu zulüm bitecek, okumaya devam ederse devam edecek gibi oluyor. Bu tür şeylerden çok etkilenen yapınız varsa böyle kitaplar tavsiye etmem ama ben arka planda duygusal bir şey olan olan tarihi kitapları çok seviyorum. Sadece tarih anlatınca pek de etkilemiyor ve iz bırakmıyor. Ama bu kitaplar bunu fazlasıyla başarıyor.
Srebrenitsa katliamında Bosna'lı Müslüman kardeşlerimizin yaşadıklarını anlatan bir roman. Okurken çokça duygulandığım, özellikle son sahnesinde oturup hüngür hüngür ağladığım bir roman. Eğer duygusal biri iseniz okumayın derim yıllardır etkisinden çıkamayan bir arkadaşım var. Durup durup kitabı elimden bırakıp bir süre duvarı seyrettikten sonra devam ettim. Daha ben doğmadan sadece on dört yıl önce yaşanmış bu olaylar ve ben bunları tesadüfen okuduğum bir kitaptan öğreniyorum. "Kimse bize bunları anlatmadı ve hiçbir şey olmamış gibi herkes yaşamını sürdürdü ha?" diye sorguladım kaç defa insanları. Bu kadar etkilemesinin bana göre en temel sebebi de bu, yaşananların gerçeğe dayanıyor olması. Suada gerçekten var idi ve belki de hala var. Tarık ile kavuşma anları... İkisi de yıllar sonra tekrar bir araya geldi, buruk bitiyor, sonunda mutlu olsalar da çok şey kaybetmiş oluyorlar. Yazarın ilk okuduğum ve diğer kitaplarını okumamda da etkili olan kitaptır İncir Kuşları ve her daim benimle kalacak bir kitap. Yıllar geçse bile...
𝐆𝐈𝐑𝐈𝐒
Bu eseri yazan ve Boşnak Müslümanlarının çektiği zulmü, okurken vücudumuzdaki tüyleri diken diken edecek bir esere imza atan
Sinan Akyüz'e teşekkürlerimi sunarım. Kitabı okurken, elimden geldiğince ince bir titizlikle ve objektif bakış açısı ile okumaya çalıştım, incelememi bu titiz çalışmam ile gerçekleştirdim. Yeri geldiğinde duygularımın
Hollandalı komutan Karremans, güvenli bölge ve BM korumasında olmasına rağme, kendilerine sığınsn beş bin boşnak ve Srebrenitsa'yı esir düşen 14 Hollanda askerine karşılık sırplara teslim etti...
O zamanlar bütün dünya bu lanet savaşı biliyordu, ama hiçbiri kılını kıpırdatmadı.
…
“Hiçbir şey olmamış gibi Boşnak halkını bir halının altına süpürdüler o karanlık günlerde. Boşnakların çektiği acıları görmezden geldiler.”
Savaşın unutulan çocuğu;Amir. Kitabın başlangıcında bir söz yazıyor: "Kader bazı insanların ruhunda derin yaralar açar." Şimdi sizlere okurken içimin acıdığı, beni duygudan duyguya sürükleyen, aslında okunması çok zor olan bir eserden bahsedeceğim.
İncir Kuşları yazarın en çok etkilendiğim kitabıydı. Şimdi yine aynı şeyleri hissediyorum. Amir'in hikayesi. Boşnak halka yapılan zulmün anlatıldığı bu kitap; "Batı'nın Medeniyeti" dedikleri kavramın aslında koskoca bir yalandan ibaret olduğunu, bu medeniyetin sadece söz konusu kendi çıkarları olunca devreye girdiğinin açık bir göstergesidir. Filistin'in acısını duyduğumuz şu günlerde aslında dünden bugüne hiçbir şeyin değişmediğini görmek çok üzücü. Yüzbinlerce insanın acımasızca katledildiği Bosna Savaşı. Ah Srebrenitsa... Yaşanan işkenceler, tecavüzler, hissedilen acılar... Savaşın ağır yükünü taşıyan kadınlar ve çocuklar. Amir'in hikayesini ben okurken çok zorlandım. Sizler de okuyun ne demek istediğimi eminim anlayacaksınız. Sevgiyle kalın.
Ben AmirSinan Akyüz · Alfa Yayıncılık · 2023546 okunma