Çevremize baktığımıza her yerde görebileceğimiz bir karakter OBLOMOV. Kendimiz, kardeşimiz, dostumuz, annemiz, babamız, çocuğumuz… Tembel, uyuşuk, umursamaz, her şeyi erteleyen, bazen kendimizi bulduğumuz bazense kızdığımız biri.
Roman boyunca odasını ve yatağını nadiren terk eder. Tam atağa kalkacak artık bir şey yapacak derken birden vazgeçmeleriyle meşhur. Karar verip verip ertelemek karakterine işlemiş, sürekli git-geller içinde, hep yeni başlangıçlara karar verir ancak uygulayamaz; sonuç, hep yeni erteleyiş veya vazgeçişler… Gülmemek, sinirlenmemek, üzülmemek elde değil, çünkü bu öyle bir kitap ki her sayfada yeni bir ayna koyuyor önümüze. Fakat onun bu boş vermişliği eylemsizlikten öte bilinçli bir duruş barındırır. Toplumun açgözlülüklerini, dedikodularını ve sahteliklerini görmemek için bazen en iyi yol koltuğundan hiç ayrılmamaktır. Tam bir varoluş trajedisi.
Önemli kararlar vermekten ve kayda değer hareketler yapmaktan aciz bu genç ve cömert soylunun şahsında entelektüel kesimin eleştirisi yapılır romanda. Rusçanın en çok okunan eserlerinden birdir. O kadar başaralı, şahsı ve toplumu o kadar güzel anlatan bir eserdir ki Oblomovluk, Oblomuvluk sendromu gibi kavramların doğmasına vesile olmuştur.